Geçen yazımda Blockchain (blokzinciri üzerinde vergi meselesine değinmiştim. Özetle söylediğim şuydu: Eğer devlet blokzincirleri üzerindeki işlemlerden vergi almak istiyorsa kendisi de bu döngülerin içinde yer almak zorundadır.
Merkezi Para Sistemleri
Bugüne kadar merkezi para sistemleri ile gelinen nokta itibariyle durum şudur: Para tek bir merkezde yaratılmakta, sevk ve idaresi de tek bir merkezden yönetilmektedir. FED başta olmak üzere dünyanın hemen tüm merkez bankaları ve BIS adlı özel takas bankası, SWIFT sistemi ve daha pek çok yapı bu mekanizmanın bileşenleridir. Bizim ülkemizde de bağımsız, yerli ve milli bir paraya sahip olduğumuz bir algı yanılgısıdır. Paraların üzerinde yazan “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” ibaresi, muhtemelen bunu daha önce duymuşsunuzdur, yanlışlıkla yapılmış bir gramer hatası değildir. Gerçekten bizim olan bir para sisteminin merkez bankasının resmi isminde “Cumhuriyeti” yazması gerekirdi. Örneğin “Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası”nda olduğu gibi. Şimdi gelelim bu yazımızın asıl konusuna.
İki hafta önceki yazımda iki soru sormuştum:
1) Merkezi para sistemi yıkılırsa vergi sistemi de yıkılır mı?
2) Merkezi para ve merkezi vergi yerine nasıl bir yapı gelebilir?
Her iki soru da derin sorular ve üzerinde düşünülmesi gereken sorular. Bu soruların her ikisini de tartışıp, mümkünse cevaplar vermeye çalışacağım. Önce birinci sorudan başlayalım:
Merkezi para sistemi yıkılırsa vergi sistemi de yıkılır mı?
Merkezi para sisteminin yıkılması ne demektir. Bugünkü koşullar altında merkezi para sisteminin yıkılmasını isteyen bir karşı yapı var mıdır? Yani, dünya üzerinde gizli ya da açıkça çalışan bir “gayri merkezi para” örgütü var mıdır? Basit cevap; yoktur. Satoshi Nakamoto’nun makalesi ve ardından son 11 yılda ortaya çıkan “akım”, bir karşı örgüt olarak algılanamaz. Çünkü, bu akıma üye birileri varsa, onların ana derdi FED’i ve merkezi sistemi alt edip yerine bitcoin’i dünyanın tek para sistemi olarak yerleştirmek değildir.
Bitcoin, teknolojik bir üründür, benzetmek gerekirse en çok “Excel” programına benzeyen bir yazılımdır. Bir yazılım programının sözde yerine geçeceği sistem ise hukuken ve yapısal olarak çok farklı örgütlenmiş, çok analog (teknolojik olmayan) bir mekanizmalar bütünüdür. Teknolojiyi bu mekanizmalar da gayet fazlasıyla kullanmaktadır, ama esasen dünyanın merkezi para sistemi kesinlikle bir yazılım programı değildir. Komik bir cümle yazdığımın farkındayım. Yazmamın sebebi sizin de neyle neyi kıyasladığımızı net anlamanızı ve aynı sayfada olmamızı istememdir.
Merkezi para sistemi, bitcoin gibi bir yazılım ile yıkılmaz. Bu sistemin yıkılması, içerdiği ahlaki yapının tümden bozulmuş olması sonucunda Batı’lıların “implosion” dediği, kendi içine ya da kendi üzerine patlaması, çökmesi ile olur. Ahlaki yapı olarak dünya üzerinde kullanmakta olduğumuz para sistemi içinden çürümüş durumdadır. Artık bu yapının kitlelere anlatabileceği yeni bir durum, yeni bir hikaye, masal kalmamıştır. Bitcoin’in ve diğer alternatif para sistemlerinin varlığı olsa olsa bu çöküşü hızlandırır. Zira, olaya sistemsel olarak bakabilen akıllı insanların, kıyaslamada kullanabileceği bir alternatif tasarım var artık elimizde. Bu alternatif tasarımı “bitcoin” başlığı altında ifade etsek de aslında burada söz konusu olan blokzinciri teknolojisinin getirdiği gayri merkezi para yaratma kabiliyeti ve bu kabiliyetin anayasası diyebileceğimi yeni tür bir ahlaki yapıdır. Blokzinciri üzerinde, sistemin nasıl işlediğinin bilgisi açık kaynak, yani şeffaftır. Sözde bir şeffaflık değil, tamamen dibine kadar şeffaftır. Tüm kaynak programlar açıktır, isteyen bunları açıp inceleyebilir.
Dahası, blokzincirinde kuralların yazılı olduğu anayasalar da yazılım olarak programlanmıştır. Bunlar da belli bir oranda oy ile, mesela toplumun %97’sinin değişiklik istemesi ile ve onların oyuyla değiştirilebilir. Ahlaki kurallar programlara işlenmiştir. Değiştirilmeleri için de büyük çoğunluğun iradesi gerekir. Bugünkü merkezi para sisteminde ise ahlaki kurallar bulanıktır, şeffaf değildir. İnsanlar ve onların ahlaki değerleri para ile kolayca satın alınabilmektedir.
Merkezi vergi yerine nasıl bir yapı gelebilir?
Gelelim vergi meselesine. Vergi dediğimiz, toplum içinde yaşayan insanların yani bizlerin, yani kamunun, toplu ihtiyaçlarımız için var olan bir kaynak toplama yöntemidir. Mesela köprüler, mesela metro tünelleri için. Bu tür büyük toplumsal yatırımları kamunun ihtiyaçları belirler ve bunlar kar amaçlı şirketlere teslim edilemezler, edilmemelidirler. Enerji üretimi ve dağıtımı da kamusal şebekeler üzerinden olmalıdır. Eğitim de kamusal bir hizmet olmalıdır, sağlık da. Ama tabii, okur olarak sizler bunların hepsine katılmayabilirsiniz. Ben, ülkemde eğitimin özelleştirilmiş olmasından hiç memnun değilim; yaşanılan problemleri gördüğüm için, eğitimde özelleştirilmiş yapıya itiraz ediyorum. Sağlık için de aynı şeyler kolaylıkla söylenebilir.
Peki merkezi yapıda vergi şu anda nasıl toplanıyor? Türkiye’den örnek verelim: Ülkemizde verginin çoğu doğrudan değil dolaylı yoldan toplanmaktadır. Toplanan verginin %70’den fazlası ÖTV ve KDV denilen türdendir. Bu vergiler, tüketim noktasında kesilen ve kamusal eşitliği ayaklar altına alan çok adaletsiz vergilerdir. Pahalı jipi olan da ekmek parası için Doblo’suyla şehri turlayan esnaf da aynı pahalı benzini almak zorundadır. Telefon hizmeti üzerinde %50’ye yakın dolaylı vergi ödemekteyiz. Bunlar kamusal düzen açısından bakıldığında yanlış oranlarda ve yanlış şekilde toplanan vergilerdir.
Merkezi paranın yerine bir gün gayri merkezi bir para sistemi kurulursa, ki bu yukarıda da belirttiğim gibi bitcoin’den daha fazlasını gerektirir, o zaman verginin de gayri merkezi olarak toplanması gerekecektir.
Gayri Merkezi Vergi
Gayri merkezi vergi demek, üretimin ve tüketimin kamu yararı açısından yeniden düşünülüp, neyi vergilendireceğimize halk yani kamu olarak bizim karar vermemiz demektir. Gayri merkezi para düzeninde, siz kamuya ahlak dışı bir vergi dayatamazsınız. Eğer ortak bir havuza hepimizin kullanımı için para toplayacaksak, buna kamu olarak olur vermemiz, ahlaki tüm gerekçeleri ile gönülden bunu onaylıyor ve sonuçlarına katlanıyor olmamız gerekecektir.
Timarlı Sipahi sistemi
16. Yüzyılın sonunda bozulmuş olan Timarlı Sipahi sistemi bir tür gayri merkezi vergi toplama sistemiydi. O yapıda, vergi para olarak toplanmıyordu, ayniydi, yani tarım ürünleri ile vergi yerinde ödeniyordu. Her çiftçi, üretim yaptığı topraktan aldığı buğday, arpa, darı gibi ürünlerin yüzde onunu devlete veriyordu. Bu vergiyi toplayan kişi Timarlı Sipahi’nin ta kendisiydi. Yaşadığı köydeki (Timarlık) arazilerinden topladığı %10’luk ekini teslim alıp, pazarda takas ile bunu kendi kullanacağı eğere, ata, kılıca dönüştüren Devletin belgeli görevlisi, bir tür lisans sahibi olan Sipahi, bu işin sonucunda borçlandığı Devlete borcunu savaşa giderek, savaşarak öderdi. 17. Yüzyılın başlarında bu sistem bozulmuş, Devlet Timar sistemi yıkılınca, sonraki yüzyıllarda ayanlarla, şehir ağalarıyla vergi toplama yoluna gitmiştir. Yapıyı merkezileştirmek zorunda kalmıştır.
İşte size bir gayri merkezi vergi sistemi örneği. Bugüne tam olarak uyarlayamayız, ama fikirler ortada. Gayri merkezi paranın yaratılacağı yer tarım başta olmak üzere kamusal üretim noktalarıdır. Bunlar çokça merkezde değil uçlardadır. Tarlalar ve rüzgar/güneş santralleri gayri merkezi paranın basılacağı yerler haline gelmelidir. Para bankalarda değil, tarlalarda basılmalıdır. Aslında bugün de öyle olmakta ama global ve sistemsel bir kandırılma ile bizlere öyle olmadığını düşündürüyorlar. Vergi de merkezdeki bankalarda değil kamunun sahibi olacağı sandıklarda toplanmalıdır. Bu sandıklarda toplanan kaynak yine kamunun yararına projelere harcanmalıdır.
Türkiye dünya üzerinde paranın merkez dışında basılabildiği, bunu trilyon liralar, hatta trilyon dolarlar düzeyinde yapabilen yegane ülkedir. Bunun kökeninde binlerce yıllık ticari gelenekler ve ticari akışların üzerinde, bunların ortaya çıktığı ana coğrafyada yaşamamız gerçeği yatmaktadır. Yabancı ülke insanları bizim bu sistemimizin farkına varmış durumdalar, bundan sonra daha dikkatli ve çevik olmalıyız.