Bir süredir Blockchain (blokzinciri) ve toplum ortak kesişim kümesinde kalan meseleler ile ilgili yazılarımı bu sütunlarda okuyorsunuz. Bugün de, blokzinciri ve kripto paralarla ilgilenenlerin merak ettiği bir konuyu, vergi konusunu ele alacağım.
Emtialardaki Vergilendirme
Bugün kripto paraların alım-satımı üzerinden vergi alınmıyor ya da alınamıyor. Ancak bu böyle devam etmeyecektir. Kripto paraların tanımı üzerinde epeyce bir soru işareti oldu bugüne kadar, eğer bu paralar emtia ise başka şekilde, yok menkul kıymetse başka şekilde vergilendirilmeleri gerekir. Emtialar, örneğin altın, gümüş, mısır ya da fındık, alım satımlarını belgeleyen faturalar eşliğinde, daha önceden tayin edilmiş bir yüzde KDV ve diğer vergilere tabi. Bu değer, yani mesela KDV oranı altın ve gümüş için sıfır, gıda maddeleri içinse yüzde 8. Menkul kıymetler söz konusu ise, mesela hisse senedi alım-satımında, alınan fiyat ile satılan fiyat arasında kalan net miktarın üzerinden %10 kadar bir stopaj vergisi alınmaktadır.
Kripto Paralar, Bitcoin ve Vergi
Eğer bitcoin bir menkul kıymet ise, bir bitcoin’i aldığınız zamanki fiyatı ile sattığınız zamanki fiyatı arasında kalan net miktarın yüzde onunu devlet vergi olarak alabilir. Ancak satış fiyatınız, alış fiyatının altında ise o zaman stopaj oluşmaz, yani vergi ödemezsiniz. Eğer bitcoin dijital altın, ethereum ise dijital gümüş denilirse (ben zannetmiyorum ama) bu durumda bunlara da sıfır KDV getirilebilir. En azından teorik olarak bu mümkün.
Tüm bu dediklerim ancak bir şekilde olur: Devlet bu işlemleri izleyip takip edebiliyorsa. Bugün Türkiye’de devlet, parasal işlemlerimizi bankalar üzerinden, menkul alım-satımlarımızı ise Borsa İstanbul (BİST) üzerinden takip ve kayıt altına almış durumda. Borsada aracı kurum denilen özel yetki verilmiş şirketler, menkul kıymet alım-satımlarında devlet adına alınması gereken stopajı takip ve tahsil etmekte.
Ancak kripto para borsalarında alınıp satılan bitcoin’leri dünyanın tüm devletleri bu aşamada takip edememektedir. Muhtemelen kimlerin bitcoin ya da altcoin satın almakta olduğunun kaydını devletimiz tutmaktadır, ancak kimin ne kadar alıp ne kadar satmış olduğunu takip edebilmesi için verilerin devlete anlık ya da günlük rapor edilmesi gerekir. Henüz bu aşamada değiliz. Peki günün birinde bu aşamaya gelir miyiz?
Benim şahsi fikrimi sorarsanız, bence devlet kripto para işlemlerinden vergi almaya doğru yaklaşmıyor, tersine bundan uzaklaşıyor, nedenini bir sonraki paragraftan itibaren göreceksiniz. Ancak bu aralar benim bu düşüncemi yanlış çıkarabilecek bir gelişme oldu ve SPK’nın geçen ay haberlerde okuduğumuz gibi kripto para borsalarına bir düzenleme getireceği duyuruldu. Bu haber doğru çıkarsa, devletimiz tarafında bu borsaların içinde akan kripto paraların emtia değil, menkul kıymet statüsünde algılandığını düşünebiliriz. Bence de bu düşünüş daha doğru. Merkezi yapıda kurgulanmış olan devletlerin kripto paralardan vergi almalarının bence tek yolu borsalara düzenleme getirilerek bu kuruluşlara “aracı kurum” statüsü getirmektir. Bakalım bu konuda önümüzdeki aylar ne getirecek?
Blockchain Vergilendirme Sistemine Dönüşebilir Mi?
Vergi konusunda yaptığımız düşünsel gezintide yazının ilk bölümünden ikinci bölümüne geçerken, önemli bir gözlemimizi paylaşalım okurumuzla. Eğer bu yazıyı okuyan ve devletin bu işlerden vergi alması konusunda görevli bir arkadaş varsa, kendisine bu gözlemi daha da dikkatli okuyup anlamasını tavsiye ederim. Zira, 1400’lerden bu yana işlemekte olan bir muhasebe, yani kayıt sistemi de değişmektedir. Kuzey İtalya’da başlayan “modern” bankacılık ve deniz aşırı ticaret serüveninde bugün kullanmakta olduğumuz çift kayıt muhasebe sistemi de icat edilmişti. Yani 600 yıla yakın bir süredir tüm dünyada aynı muhasebe/para kayıt sistemi kullanılmaktadır.
Blokzinciri teknolojisi sadece yeni bir para teknolojisi değil, aynı zamanda yeni bir muhasebe kayıt sistemidir de. Buna, şu anda daha iyi bir isim bulunamadığından “üçüncü kayıt muhasebe” sistemi denilmektedir. Üçlü kayıt değil dikkat, “üçüncü” kayıt. Yani var olan ikili kayıt sistemine ek olarak üçüncü ve yeni bir kayıt tutulduğu ima ediliyor. Aslında bu nitelendirme tam olarak doğru değil. Şöyle bir örnekle anlatayım: bir kripto para alım-satım işlemi olduğunda, bu işlemin sonucunda bir uçak bileti satın alındığını varsayalım. Alan taraf ve satan taraf ikili kayıt tutacak olan taraflardır. Bileti alan ve satanın her ikisi de şirketse o zaman iki şirketin muhasebesinde de birer kayıt açılmaktadır. Var olan bankacılık yapısında, bu bilet alma işlemi TL ile yapılsaydı her iki şirketin de birer banka hesabı olacaktı ve transfer edilen para iki hesapta da kayıt izi bırakacaktı. Ve arada üçüncü bir kayıt ortamı yer almayacaktı. İşte bu işlemde arada üçüncü bir mutabakat gerekmediği için şu anda kullanılan sisteme “çift kayıt” deniliyor.
Ancak o bileti alırken bedel, eğer ethereum kripto parası cinsinden ödendiyse, o zaman bu işlemin kaydı global Ethereum platformunda da bulunmaktadır. Hatta sadece orada bulunmaktadır. Yani, bileti satın alan ve satan iki işletmenin banka hesaplarında ethereum diye bir kayıt bulunmamaktadır. İspat yapılacak bir yer varsa bu da dünyaya yayılmış olarak işleyen binlerce makinede birden tutulan ethereum kripto para kayıtlarıdır, oraya bakarak gerekiyorsa işlem ispatlanır.
Peki bu durumda merkezi devlet, bedeli Ethereum platformu üzerinden ödenen bir işlemin vergisini nasıl alacak? Eğer bileti satan kuruluş bir fatura ürettiyse o zaman bu fatura üzerinden bir vergi alınabilecektir. Ama ya bu fatura üretilmediyse? O zaman devletler bu işlemleri nasıl izleyecek? Bunun cevabını yukarıda vermeye çalıştım, vergi almaktan uzaklaşılmakta dememin sebebine geldik; bu izleme borsalar üzerinden yapılabilirse kısmi bir takip yapılabilir. Peki, ya transfer işlemi bir kripto para borsası üzerinden yapılmadıysa? Yani, ya örneğimdeki bilet alım-satım bedeli ethereum platformu üzerinden borsalar dışında, direkt olarak yapıldıysa? O zaman vergi nasıl alınacak?
Merkezi devletler adına düşününce zor sorular sorduğumu biliyorum. Ama bu konuları düşünmenin zamanı geldi. Şimdi herkese düşünmesi için iki soru soruyorum:
Merkezi para ve merkezi vergi yerine nasıl bir yapı gelebilir?
Merkezi para sistemi yıkılırsa vergi sistemi de yıkılır mı?
Her iki soru da derin sorular ve üzerinde düşünülmesi gereken sorular. Bu soruların her ikisini de tartışan, mümkünse cevaplar vermeye çalışan yazımı bir sonraki sefere bırakırken iki soru için de teaser niteliğinde cevaplar vermeye çalışayım.
Öncelikle, merkezi para sistemi yerine gayri-merkezi bir para sistemi kurulduğunu idrak ediyor muyuz? Eğer bunu idrak ediyorsak, o zaman gayri merkezi sistemin vergisinin gayri merkezi olarak toplanması gerektiğini de idrak ediyoruz demektir.
İkincisi, merkezi para sisteminin yıkılmasının devletleri ve vergileri yok edeceğine inanmayan birisi olarak, yeni oluşacak gayri merkezi idari yapının vergi sistemi için, tarihimize bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Bir sonraki yazımda 1600’lardan önce Türkiye’de uygulanan gayri merkezi vergi toplama sistemini sizlere özetle anlatacağım. Okulda görmüş olduğunuz ve kulağınızda kalmış olabileceğini tahmin ettiğim “Tımar Sistemi”. İşte tımarlı sipahiler tarafından merkezde değil, çeperde toplanan verginin nasıl toplandığını, bu sistemin nasıl işlediğini anladığımızda belki önümüzdeki on yıllarda gayri merkezi para sisteminin tam olarak nasıl çalışacağına dair öngörüler de oluşturabiliriz.