Makro uzmanı Lyn Alden, 2025 yılına kadar küresel likiditenin artmaya devam edeceğini, ancak önceki yıllara kıyasla bu artışın daha dengeli olacağını öngörüyor. Alden, özellikle 2022 yılında yaşanan likidite daralmasının ardından, 2023 ve 2024 yıllarında likiditenin istikrar kazandığını belirterek, likiditedeki bu toparlanmanın kademeli bir şekilde devam edeceğini vurguluyor. Alden’in analizleri, finansal piyasalara yönelik dengeli bir yaklaşımın önemini vurgularken, 2025 yılında ise beklenen büyümenin ölçülü olacağını işaret ediyor. Alden yaptığı yorumda “2022, likidite açısından gerçekten kötü bir yıldı. 2023 ve 2024’te ise likidite istikrar kazandı ve yavaş yavaş geri yükseliyor.” dedi.
Faiz Oranlarının Küresel Likidite Üzerindeki Etkisi
Alden, 2020 ve 2021 yıllarında düşük faiz oranlarının borçlanmayı teşvik ettiğini, ancak bu düşük oranların şu anda istenilen oranda yeniden finansman ve yatırım artışını sağlayamadığını ifade ediyor. Faiz oranlarının düşmesi, likiditenin artmasını sağlarken, ekonomik koşullara bağlı olarak yatırımcıların uzun vadeli borçlanmalara yöneldiği belirtiliyor. Alden, kısa vadeli faiz indirimlerinin uzun vadeli borçlanmalara olan ilgiyi pek değiştirmediğini de vurguladı:
Faiz oranlarını düşürmek, yeni yeniden finansman ve yatırımları teşvik etme açısından beklediğimiz kadar etkili olmayabilir.
2025 Yılı İçin Dengeli Likidite Beklentisi
Alden’e göre, 2025 yılında likidite artışı devam edecek ancak yıldız kıran bir yükseliş beklenmiyor. Alden, likidite artışının sürdürülebilir ve dengeli bir şekilde ilerlemesinin ekonomik istikrar için önemli olduğunu belirtiyor. Likidite artışının bu denli kontrollü bir seviyede kalması, ekonomik büyümenin istikrarlı bir hızla devam etmesine katkı sağlayabilir:
Gerçekten patlayıcı bir 2025 beklemiyorum. Likidite koşullarının bu kadar dikey bir likidite partisi olmadığını düşünüyorum.
Sonuç olarak, Alden’in analizleri, ekonomik planlamada daha dikkatli ve dengeli bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğine işaret ediyor. Yatırımcılar ve finansal kurumlar, küresel likiditenin ölçülü artışını göz önünde bulundurarak stratejik bir bakış açısıyla hareket etmeli.