Yarım trilyon dolarlık KriptoPara Piyasası, devletler için nasıl etkin bir gelir kalemi haline gelebilir?
Yılbaşında 18 milyar dolar olarak başlayan ve yıl sonuna yaklaşırken 500 milyar dolara yaklaşan KriptoPara piyasası, eriştiği hacim ve yaygınlık itibarıyla finans kurumlarının yakın takibini de aşarak devletlerin de radarına girmeye başladı.
KriptoParaların yükselen performansından etkilenen yatırım ve tasarruf sahiplerinin bu alana yönelmesinden endişelenen ülkelerde, KriptoParaların vergi ve maliye politikalarına nasıl bir etkide bulunacağı, mevzuatta nasıl bir kategoride tanımlanacağı ve en önemlisi devletin gelirlerine nasıl etkileri olacağına ilişkin çalışmalar hızlanmış durumda.
Bu konuda en hızlı davranan ülkelerden Japonya’da KriptoPara alım-satım kazançları tüketim vergisi içinde bir kalem, Avusturalya’da da mal/hizmet (emtia) olarak tanımlanıp vergilendirilmekte. ABD, bu konuda henüz ülkesel bir düzenleme yapmayıp Eyalet Vergileri çerçevesinde mükelleflerden KriptoPara kazançları nispetinde 1 yıldan kısa vadede elde edilen kazançları gelir olarak kabul etme yoluyla vergilendirme yapmakta. AB ülkeleri arasında ise, uygulamalar farklılık göstermekle birlikte Almanya’da bir kıyas birimi (Unit of Account) bağlamında yapılan ”özel para, İngiltere’de ise “yabancı para birimi” olarak tanımlanmakta ve KriptoPara kazançları ise “spekülatif işlem kazancı” olarak vergilendirilmekte. Bunların dışındaki çoğu ülke de, bir düzenleme yapmadan gelişmeleri izlemekte idi. Ancak son dönemdeki yükselişlerle gelen yatırımcı ilgisi, Türkiye’nin de dahil olduğu birçok ülkeyi bu konuda bir çözüm üretmeye adeta zorluyor.
Kuşkusuz bu konuda en büyük zorluk, KriptoParaların mevcut yasa ve düzenlemelerdeki kategorizasyonların dışında bir karakteristiğe sahip olmasında. Dijital dünyada gelişmenin verdiği serbestiyetle halihazırda ülkelerin parasal düzenlemelerin çoğunda ayrışmış durumda olan para birimi, menkul değer ve emtia unsurları KriptoParalarda yekvücut olarak bünyede toplanmış durumda. Örneğin Bitcoin; artık yavaşlamaya başlayan transfer sistemi ve giderek ağır basan değer transfer ve saklama özelliğiyle halihazırda bir “dijital altın” olarak nitelense de sistemde yapılacak SegWit2X benzeri bir ölçeklendirme güncellemesi sayesinde işlemleri hızlandırabilir ve bununla gelebilecek Bitcoin kabul eden işyeri sayısındaki artış, KriptoParaya bir anda bir değiş-tokuş aracı niteliği de kazandırabilir.
İşte bu yüzden, 21. Yüzyılın dijital dünyası üzerinden ön almak ve bu sayede giderlerini düşürüp gelirlerini arttırmak isteyen devletler için en kritik hususlardan birisi, KriptoPara dünyasına ilişkin vizyonun çizilmesi ve sözünü ettiğimiz tanımların yapılması.
Türkiye, şu ana kadar acele etmeyip gelişmeleri izleyerek bence soğukkanlı ve olumlu bir strateji izlemekte. Ancak son günlerde KriptoParalara özellikle Bitcoin’e karşı seslendirilen kafa karıştırıcı yaklaşımlar, ülkemizi KriptoParalar açısından kritik bir noktaya da götürebilir. Bu nedenle bugüne kadar olan soğukkanlı yaklaşımı korunmasında fayda olduğunu düşünüyorum.
Bu konudaki kişisel görüşüm, KriptoParalara ilişkin geleneksel mevzuatlar çerçevesinde yapılacak tanımlanmaların ilk başta gelir açısından kazanç sağlayacak gibi görünse de, uzun vadede ciddi bir vizyon kaybettireceği yönünde. Örneğin; Bitcoin ya da türevlerini bir emtia olarak tanımlamak ve KriptoPara alım-satımları yapanlardan gelir vergisi almak, hem dijital dünyada denetimi zor, hem de yatırımcıları yabancı borsalara doğru yönlendirecek ters bir etki yapabilir.
Oysa Türkiye, KriptoPara’ya sadece bir yatırım aracı değil, onun da ötesinde bir dijital girişim sermayesi fonlama aracı ve hatta ülkedeki ticaret akışını tabana yaygınlaştırıp hızlandıracak bir inovasyon ve onunla gelişecek bir inovasyon ekosistemi olarak bakabilmeli.
Çünkü böylesi bir bakış, bu hızlı dolaşımı sağlayacak (kağıttan dijital evrilmiş) bir TLCoin ve onun etrafında konumlanmış Kurumsal KriptoParalar sayesinde, yüksek oranlı gelir vergileriyle kesilecek tavuk yerine, bu hızlı dolaşımdan alınacak küçük komisyonlar üzerinden devlete çok daha fazla gelir getirebilecek bir altın yumurta çiftliği olabilir. Üstelik KriptoParaların BlockChain altyapısı sayesinde yapılan tüm işlemler açık-defterden izlenecek ve bu komisyonlar da her ticari işlem ya da alışveriş sırasında stopaj olarak doğrudan kesilip devletin dijital varlık kasasına aktarılabilecek şekilde de tasarlanıp geliştirilebilir.
Örneğin; MigrosCoin, VestelCoin, EnerjiSaCoin, İETTCoin gibi kurumsal KriptoParalardan yapılacak her 100 TLlik harcamadan alınacak 1 kuruşluk stopaj, bu kurumların KayıtZinciri (BlockChain ya da Tangle) tabanlı açık defterleri üzerinden otomatik olarak TLCoin’e çevirilip oradan da Hazine’nin Dijital TLCoin kasasına aktarılabilir. Öyle vergi beyannamesi doldur, her ayın 26’sında bankaya ödeme yap, vs. hiçbir şey olmadan zaten kayıtları açık-defterlerde olan ve devletin topladığı paranın da şeffaf biçimde vatandaş tarafından da izlenebilecek ödemeler, hiç kimseyi rahatsız etmeden ve devlet tarafından doğrudan planlı bütçe kalemlerine ve hatta ödenemesi gereken borç kalemlerine bile aktarılabilir.
Benim bu geleneksel ve köhne zihniyetimle üretebildiğim bu örneğin çok daha iyilerini, ülkemizin gençleri üretebilir. Yeter ki, onlara güvenelim ve artık onların zihinlerini ülkemizin gelişmesinde bir faydaya çevirelim. Geleneksel devlet zihniyetinin ile yenilikçi KriptoPara zihniyetiyle buluşması, aslında bizim kuşağımızın da gençlerle buluşması ve kucaklaşması olmalı.
NOT: BitCoin ve KriptoParaların vergilendirilmesi konusuyla yakından ilgilenenelere KPMG tarafından hazırlanan şu raporu da okumalarını öneririm.
Alıntı: ismailpolat.com