İlk olarak Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde görülen ve sonrasında dalga dalga tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs ya da diğer adıyla COVID-19 salgını insanların sağlıklarıyla beraber ekonomiyi de etkilemeye devam ediyor. Ülkemizde dahil olmak üzere dünyanın birçok yerinde küçük işletmeler ya kapanma ya da çalışanlarını işten çıkarma kararları alırken büyük ve kurumsal firmalar ya çeşitli önlemlerle çalışanlarının ofislerde çalışmaya devam etmesini istiyor ya da evden çalışma yöntemine geçiş yapıyor.
Öte yandan salgının ortaya çıktığı yer olan Çin’de yalnızca koronavirüs sebebiyle 3 milyondan fazla kişinin işsiz kaldığı belirtiliyor. Kapanan şirketler, ülkeden çekilmeyi tercih eden firmalar, mecburen kepenk indiren küçük işletmeler ve dolayısıyla buralarda çalışan ama şu anda işsiz olan binlerce insan…
Dünya genelindeki çoğu hükümet de gelecekte bunları yaşayacaklarının bilincindeler. Dolayısıyla konuya teşhis aşamasında müdahale etmek için çeşitli ekonomik teşvikler uyguluyor ve tedbirler alıyorlar. Peki, bunu sadece vatandaşlarını düşündükleri için, insanlar parasız kalmasın diye mi yapıyorlar? Yoksa asıl önemli olan hükümetin kendisi ve ülkede faaliyet gösteren “olmazsa olmaz” büyük şirketler mi?
Alınan Ekonomik Önlemler
Öncelikle Amerika’ya değinmek istiyorum. Amerika zaten çok uzun zamandır Fed’in para basması ve sürekli uygulanan, en sonunda da sıfıra kadar düşüren faiz oranları gibi çeşitli tedbirler alıyor. Ekonomistler sürekli, yapılan bu hareketlerin yakın gelecekte paranın değerini düşüreceğini, alım gücünün de paralel şekilde düşeceğini ve bunun da enflasyonu arttıracağını defalarca dile getirdi. Zaten Amerika’nın adımlarının bu şekilde analiz edilmesi çok zor değil. Ekonomiyi takip eden herkes bu çıkarımları yapabilir.
Bunun yanında Amerika, koronavirüs sebebiyle de ek birçok adım atacağını açıkladı. Bunların başında gelen ve en çok dikkat çeken de vatandaşlara karşılıksız olarak dağıtılacak olan 1.000 dolardı. Şu anlattığım birkaç cümleden kolaylıkla “ABD paraları bastı, şimdi de vatandaşa dağıtıyor” gibi bir çıkarım yapılabilir. Ancak durum tabii ki böyle değil. Benim aklıma aslında “Amerika bunu karşılığında vatandaştan ne isteyecek?” sorusu geliyor. Ayrıca Amerika tabii ki temel taşı olan şirketleri unutmuyor ve onlara da 500 milyar dolarlık vergi indirimi gibi önlemler sunuyor. Ancak ABD’nin attığı adımların yalnızca Amerikalıları etkilemediğini, dolar bir rezerv para birimi ve küresel bir döviz olarak görüldüğü için tüm dünyada bu adımların izlerini göreceğimizi belirtmek isterim… Bu noktada da devreye girecek varlık: Bitcoin!
Amerika’nın yanı sıra koronavirüsün son günlerdeki merkez üssü halini alan Avrupa da ABD ile benzer adımlar atıyor. Yeri gelmişken Avrupa ülkelerinin ekonomik teşvik ve önlemler için ayrıldığı paketlerin büyüklüklerine bir göz atalım:
- Fransa: 345 milyar euro
- Almanya: 550 milyar euro
- İngiltere: 350 milyar sterlin
- İspanya: 100 milyar euro
- İsveç: 31 milyar euro
- İtalya: 25 milyar euro
Amerika ve Avrupa’nın yanı sıra ülkemizde de dün yapılan açıklamalarla çeşitli ekonomik önlemler alındı. Ancak Türkiye’nin adımları daha akla yatkın ve ileride zararları olsa bile daha az hasar bırakacak önlemler gibi görünüyor. Ülkemizde koronavirüs kapsamında alınan ekonomik önlemler arasında; iç havayolu taşımacılığında 3 ay süreyle KDV oranın yüzde 18’den yüzde 1’e indirilmesi, konaklama vergisinin Kasım ayına kadar uygulanmaması, vatandaşlar için uygun ve avantajlı şartlarda sosyal amaçlı kredi paketlerinin devreye alınmasının teşvik edilmesi, asgari ücret desteğinin devam etmesi, mevzuattaki esnek ve uzaktan çalışma modellerinin daha etkin hale getirilmesi ve en düşük emekli maaşının 1.500 TL’ye yükseltilmesi gibi adımlar bulunuyor.
Bitcoin’in Konuyla İlgisi
Aslında koronavirüs şu anda dünya üzerindeki pek çok aksaklığı ortaya koydu. Sağlık sistemlerindeki yetersizlikler, hükümetlerin şeffaf olamaması, ekonomideki çatlaklar, geleneksel finansal sistemin çökmekte oldu ve teknolojiye ayak uydurmanın önemi gibi birçok madde gün yüzüne çıkmış oldu.
Her ne kadar önceden de bunlardan bahsedilse ve gelecekte başımıza çok iş açacağı belirtilse de etkileri görülmediği için “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığıyla kimsenin sesi çıkmıyordu. Ama o “bin yaşayan yılan” maalesef hem sağlığa hem ekonomiye dokundu.
Öncelikle Bitcoin zaten yaşanan bir finansal kriz sonucunda ortaya çıkmıştı ve bir sonraki finansal krizde deflasyonist bir varlık olarak işlem görmeyi amaçlıyordu. Bitcoin’in küresel piyasalar ve altınla hareket etmesi, aslında tüm Bitcoin anlatısının “balon” olduğu şeklinde yorumlandı. Çünkü, “Bitcoin nasıl böyle düşer, nasıl bize kaybettirir, o zaman kötü bir şey Bitcoin” diye düşündü insanlar. Ama aslında olan çok basitti: Salgın sebebiyle paniğe kapılan hem bireyler hem kurumlar ellerindeki tüm varlıkları nakde çevirmeye başladı. Sonuçta zaman, yatırım zamanı değil, kendini koruma zamanıydı. Dolayısıyla elinde Bitcoin olan kişiler de, altınları satanlar ve hisse senetlerini elden çıkaranlar gibi Bitcoin’lerini ve diğer kripto para yatırımlarını nakde çevirdi.
Aslında bu durum Bitcoin yatırımcılarının da normal yatırımcılar gibi hareket ettiğini ve Bitcoin’in de aslında anında nakde çevrilebilecek bir varlık olduğunu kanıtladı. Yani insanların korktuğu gibi ne Bitcoin “büyülü bir varlık” ne de Bitcoin yatırımcıları “üstün yeteneklere” sahip…
İkinci olarak bu kriz dönemi sona erdikten sonra, ülkeler harcadıkları paraları geri kazanmak isteyecek. Bu durumda yine merkez bankaları, vergi daireleri ve büyük şirketler devreye girecek. Ancak bunun halka yansıması muhtemelen negatif olacak.
Ama kendi paranızın kontrolünün kendi elinizde olduğunu düşünün… Bu durumda hükümet yapması gerekeni yaptığı için sizden ekstra bir talepte bulunamaz ya da sizi bunu yapmaya zorlayamaz…
Üçüncüsü ise Bitcoin ödemelerinin yaygınlaşmış olduğunu, marketten ekmeğinizi, cafeden kahvenizi ya da mağazadan kazağınızı BTC ile ödediğini düşünelim. Bu durumda normal para ve kredi kartlarında olandan çok daha az bir şekilde insanla temas ederek alışverişinizi gerçekleştirebilirsiniz. Çünkü Bitcoin ile harcama yapmak için hiçbir fiziksel temasa ihtiyacınız yok.
Dolayısıyla tüm bunlara bakıldığında, Bitcoin hem ekonomide hem de salgın döneminde temastan kaçınmada iyi bir yöntem gibi görünüyor. Belki de bir krizin fitilini ateşleyen ve aslında var olanı gözler önüne seren koronavirüs salgını, Bitcoin’in kendini kanıtlaması için bir fırsat olabilir…