Bitcoine “ponzi” veya “karşılığı yok” diyen her bankacı veya finansçı arkadaşınıza “eğer Bitcoin karşılığı yok ise, bankaların zorunlu karşılık oranlarını kullanarak piyasaya sürdüğü “paralara” ne denir” diye sorun.
Bugün dünya üzerinde bankaların elinde olan parasal değerin ülkelere göre değişmekle birlikte aslında %21`inin nakit olarak bulunduğunu bilmeyenler olabilir. Bunun nedeni aslında devletlerin değil bankaların para arz etmesi, halk arasındaki ifade ile para basmasıdır. Muhtemelen böyle bir şey yoktur diyorsunuz. Gelin size açıklayalım.
Bankalar aslında kredi verirken belirli kurallar çerçevesinde hareket ederler. Burada temel kural “kimsenin aynı anda tüm nakit parayı çekmeyeceğidir”. Gerçi çekse ne olur! Yunanistan gibi günlük limit getirirler, olur biter. İşin esprisi bu kuralı ifade eden yasal düzenlemenin ülkemizdeki karşılığı ise zorunlu karşılık oranıdır. Bu değer Türkiye için vadesine göre değişmekle birlikte Merkez Bankası tarafından %10.5 oranında belirlenmiştir. (Bkz. Zorunlu Karşılık Oranları)
Peki nedir bu zorunlu karşılık oranları? Temelde devletlerin bankalara devrettiği para arz görevini kontrol maksadıyla gelmiştir. Bu oran %0 ile %20 arasında değişmektedir (Bkz. Central Bank Haberleri). Elbette risk değerlendirme kurumları bankaların notlarına dikkate alırken bu kriteri göze aldıkları için bankalar genelde bu limitlerin üzerinde hareket ederler. Bu nedenle Dünya Bankası verilerine göre 2016 yılında bankaların tüm aktifleri karşılığında tuttukları nakit rezerv oranı %21 olarak açıklanmıştır (Bkz. World Bank, Bank liquid reserves to bank assets ratio“. Yani aslında bankalar ellerinde tuttukları 20$, karşılığında piyasaya 100$ arz ediyorlar, yani temelde iyi düzenlenmiş, otoritelerce denetlenmiş bir eylem olsa da günün sonunda halk tabiri ile “para basıyorlar”.
Ancak konu Bitcoin olunca birden işin rengi değişiyor. Bankalar karşılıksız, (pardon! %20 karşılık ile) piyasaya para arz ederken Bitcoin gibi insanlar tarafından sahiplenilen, üretilebilen, saklanabilen, mevcut sistemin dışında olabilen bir emtia söz konusu olunca “dolandırıcılık” oluyor. Enteresan ve nedensiz olmayacak bir ifade.
Dikkat ederseniz bunu da her bankanın yöneticisi söylemiyor. Mesela bu veya benzer bir ifadeyi UBS Group AG (UBSG.S), Deutsche Bank AG (DBKGn.DE), Barclays Plc (BARC.L), Bank of America Corp ve ING yönetiminden duymuyoruz. Ancak JP Morgan`dan duyuyoruz. Enteresan bir durum gibi gelse de aslında bunun bir Blockchain savaşı olduğunu gözlerden kaçıramayız.
R3 Konsorsiyumu bundan bir kaç yıl önce yola çıktığında büyük haber olmuştu. Dev bankalar ve Intel gibi teknoloji devleri blockchain temelli bir sistemin geliştirilmesi için bir araya gelmişler ve buna yatırım yapmışlardı. Toplanan yatırım 107 milyon $`dı. Ancak geçtiğimiz yıllarda Morgan Stanley, Goldman Sachs ve Santander üyelikten çıkacağını duyurdu (Bkz. CoinTürk)Geçtiğimiz aylarda da JP Morgan bu birliktelikten çıkarak kendi blockchain teknolojilerinin geliştirmesini yapacağını duyurdu (Bkz. , Reuters).
Bir tarafta Bitcoin’e “fraud = dolandırıcılık” diyen ancak Bitcoin’in getirdiği Blockchain teknolojisini kullanacağını söyleyen JP Morgan, diğer tarafta ne olumlu ne olumsuz ifadelerde bulunmayan ancak Blockchain teknolojilerine yatırım yapan bankalar.
Açıkçası bu durum R3 Konsorsiyumunun önümüzdeki günlerde daha fazla üye kaybedebileceğinin işareti olabilir. Bu durumun benzeri tarihte defalarca yaşanmıştır. Öncelikle bir çalışma grubu kurulur. Bu grup üyeleri için bir araç, uygulama geliştirirken veya bir hizmet sunarken, bir grup üye bu gruptan ayrılır. Sonrasında bazı üyelerde ayrılır ve bir süre sonrasında yeni bir birlik oluşur. Akabinde de aynı araç, uygulama veya hizmet sunan iki ve belki daha fazla birlik üzerinden savaş başlar.
R3 Konsorsiyumunun Blockchain teknolojisine katacağı yenilikleri beklerken, belki yeni bir konsorsiyumun haberini ve belki de daha iyi teknolojileri haber yaparız. Çünkü kimse “blockchain” teknolojisinden vazgeçemiyor. Gruptan ayrılan bile blockchain teknoloji araştırmalarına devam ediyor, ekipler kuruyor, vs. yani “Blockchain Savaşları” yeni başlıyor, Yıldız Savaşlarına atıfla “May The Confirmation Be With You” – “Onay Sizinle Olsun” deme vakti geliyor galiba…
Güvenç bey, Özünde blockchain teknolojisinin üzerine çıkma potansiyelini net şekilde barındıran TANGLE ve teknolojinin geliştiricisi olan IOTA’yı da yazilariniza tasimanizi dilerim…