Blockchain ekosistemindeki gelişmeleri bu zamana kadar daha çok sosyal bilimler açısından incelemeye çalışmıştım. Bu yazımda ise vergi, hukuk, ekonomi vb. başlıklarından sıyrılıp, blockchainin biyolojik varlığın bedeniyle ilişkisindeki gelişmeleri incelemeye çalıştım… Kısa bir giriş için paylaştığım bu analizden sonra umarım konuya ilgi duyan çalışma arkadaşlarıyla tanışır ve daha derin çalışmalara veri transferi sağlarız.
Daha önceki “Kripto para ve vergi” çalışmamda Benjamin Franklin’in “hayatta iki şey kesindir, vergi ve ölümler” sözünden yola çıkarak vergiyi tartışmıştık. Bugün sıra ölümde…
Fakat konuya geçmeden önce bazı temel tanımları tekrar basitçe hatırlayalım..
Blockchain; Dijital dünyaya aktardığınız verilerinizi (örneğin maddi birikiminiz olan paranızın verisi, hukuki bilgileriniz, soy ağacınızdaki tarihiniz, ticari sırlarınız, seçimlerde tercih ettiğiniz partinin ismi vb.) dağıtık veri tabanında (makinalarda), kırılması çok zor olan bir algoritma ile saklama, transfer etme ve yönetmenizi sağlayan ekosistemdir. Daha önce bu verilerinizi aracı kurumların makinalarında saklamak zorunda kalırken şimdi ise birden fazla makinadan yönetebildiğiniz bu süreci aşağıda ayrıntılayacağız.
DNA’nın parçası olan GENlerimiz ise bizi var eden anlamlı sembollerin bir araya gelmesiyle var olan “şifre”lerdir. DNA ise varlığımızın canlı sınıfında olabilmesi için gerekli talimatların saklı olduğu diziliştir. DNA ve genetiğimiz hakkında daha ayrıntılı bilgiye ihtiyacı olanlar için Çağrı Mert Bakırcı’nın hazırladığı yazının linkini buraya bırakıyorum (https://evrimagaci.org/article/tr/abiyogenez-4-ilk-dna-nasil-olustu-retrovirusler-once-rna-hipotezi-ve-rna-dunyasi-kurami).
Peki Blockchainle DNA ilişikisi?
Binlerce yıldır evreni anlamak ve hayatta kalmak için elde ettiğimiz verilerin seyahatini daha güvenli, daha hızlı ve daha maliyetsiz gerçekleştirebilmek, biyolojik varlığın en önemli amaçlarından oldu. Çünkü daha düşük maliyetlerle veri seyahatindeki güvenliğin ve hızının artması, evreni tanımayı kolaylaştırmış buna bağlı olarak da yaşam süremizi uzatmıştır. Yaklaşık 14 milyar yıllık bu veri seyahati süreci için yaratılan son”araç” ise blockchaindir. Blockchainin genetiğine baktığımızda ise interneti, bilgisayarı, makinayı, aletleri, yazmayı, konuşmayı vb. yarattığımız araçları görüyoruz. Genetiğindeki bu mirasla var olan blockchain, verilerimizin seyahati için aracı kurumlara ihtiyaç kalmayacağını vaat ediyor. Bu teknolojik değişim de sosyal ilişkilerimizden biyolojik varlığın bedenine kadar birçok değişikliğe sebep olacağı tahmin ediliyor.
DNA yapımızdaki talimatlarda genetik kodlar kayıt altındadır. Bu mirası saklayan ve bizi var eden matematiksel algoritmaları bir havuzda toplayabilmemiz durumunda, yaşamımızda ihtiyacımız olan birçok sinyali daha önceden takip etme fırsatı doğabileceği düşünülüyor. Havuzda toplanan verilerden elde edilecek bu sinyallerin olduğu kodların saklanması veya transferi de biyolojik varlık için çözülme süreci olarak görebiliriz.
Bu amaçla son yıllarda milyonlarca insanın genetik testlerle verileri toplanmaya çalışıldı. (23andme bu hizmeti sağlayan kurumlardan biridir). Fakat milyarlarca biyolojik varlığın yaşadığı dünyada, elde edilen bu verilerin çok yetersiz olduğunu biliyoruz. Bu verilerle yaşam süremizin daha da uzaması veya hastalıkları sebep olan kodları izleyebilmemiz için gerekli data oluşabilmiş değil. Bu yüzden daha fazla biyolojik varlığın DNA verisini transfer etmek için istekli olması gerekmektedir.
İnsanların isteksiz olmasının sebeplerinden biri ise “mahremiyet” kaygısı olduğu düşünülüyor (*https://www.wired.com/story/solve-genomics-with-blockchain/). Verdiğimiz bilgilerin hangi amaçla, nerede saklanacağından ve nereye transfer edileceğinden emin olamağımız durumlarda genellikle veri paylaşmak düşündürücüdür. Bu yüzden genetik testlere mesafeli yaklaşım devam ediyor. “Daha fazla yaşam” motivasyonu olsa bile “mahremiyet” sorununun bu zamana kadar çözülememiş olması veri transferi için istenilen motivasyonu sağlayamamaktadır.
Blockchain tam olarak burada devreye giriyor. Yapılan testlerin bloktaki hesaplarda şifreli bir şekilde saklanma imkanı mahremiyet sorununu çözmesi beklenmektedir. Blockchain ekosisteminde verilerimizi sakladığımız SHA-256 algoritması ile blokların kırılması çok zordur (Total hash gücünün orantısız dağılımıyla blokların değişme “ihtimali” konusu ise önemlidir. Bir önceki yazımda bu konuyu yazmıştım. Kuantum bilgisayarlarla bu zorluğun aşılma ihtimali olsa da kuantum bilgisayarlar için test edilen yeni şifreleme protokolleri sayesinde kırılamayacağı düşünülüyor (Kuantum bilgisayarları için hazırlanmış QKD algoritmasını incelemek istersiniz http://www.businessinsider.com/the-first-quantum-secured-blockchain-technology-has-been-tested-in-moscow-2017-6). Bu yüzden biyolojik varlık olan insanın, yapılan testlerin güvenliği konusundaki şüphesi giderilirse, genetik bilgileri paylaşma konusunda daha istekli olacağı tahmin ediliyor.
Bir teşvik edici konu da blockchain ekosisteminde DNA verilerimizin saklanması ve transferi konusunda hizmet sağlamak isteyen projelerin “gelir sağlama” vaadi olsa gerek. Steemit blogunun mekanizmasını anlattığım yazıda da bahsettiğim gibi biyolojik varlık, veri seyahatine aracılık ettiği çoğu konuda kripto para ile gelir elde etme ihtimaline kavuşabilir. Verisinin nereye, hangi amaçla transfer edildiğini izleyebilen biyolojik varlığın bir de “gelir” elde etmesi durumunda motivasyonun artacağı tahmin edilmektedir.
Steemit’in varoluşsal mekanizmasını anlattığım yazımda “Bilgisayarın veya bilgisayarlı mekaniklerin açılış tuşuna bastıktan sonra dijital dünyada veri üretmeye başlarız. Ziyaret ettiğimiz siteler, kullandığımız programlar, sipariş ettiğimiz mal ve hizmetler, izlediğimiz görseller, dinlediğimiz sesli yayınlar, takip ettiğimiz sayfalar, indirdiğimiz anlık yazılı mesaj uygulamaları vb. aslında bir matematiksel denklemle açıklanabilecek içeriklerdir. Bu içerikleri takip eden, filtreleyen, düzenleyen veya transfer eden birçok merkezi kurum vardır. Bu merkezi kurumlar, “biyolojik varlığı” tanımak ve ona göre pozisyon almak isteyenlere bu verileri transfer eder. Sizler bu süreçlerin birçoğunun dışında bırakılırsınız hatta birçoğunuzun haberi bile olmaz (Örneğin 900 milyon kullanıcısı olan Whatsapp uygulamasını 19 milyar dolara Facebook satın aldı. Hiçbir ücret ödemediğimiz ve reklam da yayınlamayan uygulamaya ilk bakışta 19 milyar dolar niçin ödeme yapıldığını anlayamayabiliriz. Fakat 900 milyon kullanıcının oluşturduğu içerik 19 milyar dolardan çok daha değerlidir). Çok azında ise düşük kar payları ile ortak edilirsiniz. Örneğin Google’n, bireysel web sayfanızda istediği reklamları servis ettikten sonra sizlere ödediği cüzi ücretler gibi. Bireysel kullanıcı değil de kurumsal içerik üreticiyseniz, gelir elde edebilirsiniz belki ama yine de milyarlarca bireysel kullanıcı bu süreci şeffaf şekilde takip edememektedir.
Deneyimlediğimiz gibi yaşamda kaldığınız ve “verinin seyahatine” aracı olduğunuz sürece, değer üretmektesiniz. Bu ürettiğiniz değerleri küçümsemeden depolayan, filtreleyen ve düzenli bir şekilde ticari veya çeşitli sebeplerle transfer eden merkezi otoriteler bulunmaktadır (Facebook, IOS, Google, Twitter vb.). Fakat artık sizler blockchain ile bu verilerinizin nerede depolandığını nereye transfer edildiğini ve içeriğinizin piyasadaki değerinin ne kadar olduğunu izleyebilir, hakkınızı alabilirsiniz. Örneğin Steemit, oluşturduğunuz içerikleri burada paylaşmanız karşılığında oluşacak kripto paraları cüzdanınıza ekler ve size geri dönüşümünü sağlar (15.02.2017 Steem’in piyasa değeri $4,47 USD). Steemit’te paylaşıma soktuğunuz içerikler serbest piyasada oylanır ve geliri sizle paylaşılır. İçerik üreten ve destek bulamayan birçok biyolojik varlığın merkezi otoritelerden kaçarak, içeriği talep edenlerle karşılaştığı bu pazar gelecek adına çok heyecan vericidir. İçerik talep eden tercihlerinin verisini depolatır, içerik sağlayan da değer üretir. Arz ile talebin arasına girerek fırsat kollayan merkezi otoriteler yerine, blockchain ekosisteminde aracıları tasfiye ederek piyasada özgürlüğünüze bir adım daha yaklaşırsınız… DNA’mızdaki verileri blockchain ekosistemine aktarmamız durumunda da aslında yukarıdaki mekanizmasının aynısı işleyecektir. Daha önce DNA’nızı teslim ettiğiniz aracı firmalar gelir elde ederken artık varlığınızdaki verilerinizin seyahatinden sizler gelir elde edebileceksiniz… Bu konuda da bazı projeler şimdiden görücüye çıkmış. Aşağıdaki linklerden inceleyebilirsiniz.
– https://encrypgen.com – https://coinmarketcap.com/currencies/encrypgen/
– https://www.lunadna.com – https://coinmarketcap.com/currencies/encrypgen/
Örneğin biyolojik varlığın DNA haritasını blockchaine aktarmasını isteyen Nebula projesinin hedeflerini incelediğimizde;
“1. 23andMe ve AncestryDNA gibi insanların DNA’larını toplayarak, ilaç ve araştırma firmalarına milyonlarca dolar karşılığında satan firmalar, ‘aracı’ konumundalar. Nebula bu aracıları ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Onların yerine DNA/veri sahipleri, DNA/veri alıcıları ile doğrudan iletişime geçecekler. Arada hiç kimse bulunmayacak.
2. Nebula DNA dizilimini yapacak ama, ilk aşamada da olsa bu işlem pahalı olacak. Tek bir kişinin DNA testi 1.000 dolardan başlayacak. Bununla birlikte Nebula bu rakamı bir kaç yıl içerisinde 100 doların altına düşüreceğini düşünüyor.
3. Donörler bilgilerini satışa çıkarmak zorunda değiller. Nebula’dan sonuçlarını alan şahıs, bu bilgileri üçüncü kişilerle paylaşmadan kişisel gen verilerinin ne anlama geldiğini bir uygulama aracılığıyla öğrenebilecek.
4. Tüm veriler Nebula’nın ağında korunacak. Tek erişim izni, donör olacak. Bununla birlikte donörler başkalarına da erişim izni sağlayabilecekler. Aynı zamanda bu bilgilerin Dropbox gibi farklı sunucular üzerinde saklanması da mümkün olabilecek.
5. Kullanıcıların DNA bilgilerini satın almak isteyen kurumlar, kim oldukları ile ilgili olarak açık davranacaklar. Tüm işlemler Nebula blok zinciri üzerinde kaydedilecek. Fakat gerçek isimler mi kullanılacak, yoksa ‘DNA_Hayranı93’ gibi takma isimler mi, net değil.
6. Ağ üzerinde sadece Nebula’nın kripto parası kullanılacak. Gen testi yaptırmak isteyenler, ödemeyi Nebula parası ile yapacaklar. Gen verisi satın almak isteyen birimler, geleneksel döviz alımı yoluyla satın alınan Nebula parası ile ödeme yapacaklar. Nebula’nın bilgilendirmesine göre DNA testi ucuzlaştıkça, Nebula parası da ucuzlaşacak. Ama tabii bunun ağ için ne anlama geldiği, ya da insanların paralarını nasıl değiş tokuş yapacakları konusu bütünüyle belirsizliğini koruyor.
7. İlaç firmaları ya da akademik kuruluşlar gibi alıcılar, DNA donörlerini hedef alan araştırmalar yürütebilecek, bunun karşılığında Nebula parası cinsinden ödeme yapacaklar. Eğer yapılan araştırma, alıcının çok ilgisini çekecek sonuçlar ortaya çıkarırsa, alıcılar, donörlerin DNA testi ücretini de ödeyebilecekler.”ini görüyoruz.
Biyolojik varlık bilgilerini blockchain havuzuna teslim etmesiyle gelir sağlayabilir, ilaç endüstrisine yardımcı olabilir, donör bulabilir veya hastalıkların kodlarını çözmemiz sayesinde daha fazla yaşamda kalabilir. Ama daha önemlisi hastalıkların kod haritasını çözdükten sonra belki de -şimdilik ütopik duran- “ölümsüzlüğün” kapısını çalabilir. Genetik mirasındaki verilerle yola çıkan çevresel etkilerle tepkimeleşerek “yaşam” dediğimiz sürece dahil olan biyolojik varlık için, içgüdüsel olarak tepkimeleşmenin durmadan devam etmesi en büyük arzularından biri olduğunu biliyoruz. Evreni anlamak ve daha fazla yaşamda kalmanın bir sokak ötesi olan ölümsüzlüğü incelemek için bu yazı ve projeler şimdilik yeterli değil. Ama giriş yapmak ve projelerin amacına dikkat çekmek için umarım faydalı olur…
Bu makale yazarından izin alınarak yayınlanmıştır. Yazının orijinaline buradan ulaşabilirsiniz: Süleyman Girgin