Ekonomik anlamda dışa bağımlı ülkeler tam bağımsız sayılabilir mi? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözünü hatırlayalım: Borç alan emir alır. Fakat asıl konunun borç almak değil de borç alacak duruma düşmek olduğu kanısındayım.
ABD ile yaşanan kriz sonrası Türkiye’nin içerisinde bulunduğu duruma bir yıllık perspektiften bakmak aslında pek de doğru değil. Yabancı sermayenin ülkeyi terk etmesi, Türk Lirası’nın değer kaybetmesinde en az Rahip Brunson krizi kadar etkili oldu.
Hiç kimse alınmasın tam bir tüketim toplumuyuz. Ekonomiyi canlandırmak için üretimin teşvik edilmesi gerekiyor. Ancak işsizlikten bu denli dem vurulan ülkemizde istihdam olanağı yaratan yabancı şirketleri dahi elimizde tutmayı başaramadık.
Türkiye kaybettiği ekonomik cazibesini teknolojiye, bilime ve eğitime önem vererek yeniden kazanabilir. Sadece 200 çalışanı bulunan Binance, 2018 yılının ilk çeyreğinde 148 yıllık Deutsche Bank’tan daha fazla kâr elde etti. Lider kripto para madencilik ekipmanı üreticisi Bitmain ise geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklamada değerlenmesinin 15 milyar dolara ulaştığını açıklamıştı. Dünyanın en büyük Bitcoin havuzlarını elinde bulunduran Bitmain, 2018 yılının ilk çeyreğinde de 1 milyar dolar net kâr elde etti.
Henüz ilk yıllarında Bitcoin’e yatırım yapmak şüphesiz harika hissettirebilirdi. Bireysel yatırımcılar için bu fırsat oldukça geride kaldı. Fakat ülkeler için bu fırsatın kapıları henüz yeni yeni aralanıyor. Değerlenmesi milyarlarca dolara ulaşan kripto para şirketleri, kripto para ve Blockchain teknolojisi dostu ülke arayışına girdi.
Ülke olarak yabancı sermayeye bu denli ihtiyaç duyduğumuz günlerde Blockchain teknolojisi ve kripto para dostu düzenlemelerle milyarlarca dolarlık şirketlere ülkemizin kapılarını aralamak iyi olmaz mıydı? Kripto paralar ve Blockchain henüz çok yeni teknolojiler. Bu finansal devrimi benimseyen ülkelerin sayısı ise bir elin parmaklarını geçmiyor. Dünyanın en büyük kripto para borsalarından OKEx geçtiğimiz aylarda operasyonlarını Malta’ya taşıyacağını duyurmuştu. OKEx CEO’su Chris Lee, o günlerde verdiği röportajda şunları kaydetmişti:
Malta hükümetiyle çalışmayı dört gözle bekliyoruz. Gelecek planlarımızda birçok ortak değeri paylaşıyoruz. Bunlardan en önemlileri; yatırımcıların korunması, kara para aklamayı önleme, Müşterini Tanı (KYC) standartlarına uygun hareket edilmesi, son olarak da Blockchain ekosisteminde gelişimin ve inovasyonun öneminin farkında olunması.
Eğitim sistemimizin onlarca yıl geriden geldiği bir gerçek. Öyle ki dünyanın en zengin isimlerinden Bill Gates yazılım şirketi Microsoft’u 1975’te kurdu, fakat Türkiye’de yazılım ve kodlama dersleri henüz 2016 yılında verilmeye başlandı. Sorunumuz şu ki yeni bir teknolojiyi benimsemekte güçlük çekiyoruz. Matbaa örneğinden gidelim… Matbaa 1450’li yıllarda icat edildi. Osmanlı’daki Ermeniler ve Yahudiler ilk matbaalarını 1500’lü yıllarda açtılar, ancak maalesef ilk Türk matbaası 1727’de açılabildi.
Öyle ya da böyle kripto paralar ve Blockchain teknolojisi bir şekilde hayatımızın değişmez parçaları olacak. Önümüzde iki seçenek var. Malta, İsrail ve Güney Kore gibi teknoloji merkezleri kurarak üçüncü sanayi devriminin doğrudan bir parçası oluruz ya da yıllar sonra aklımız başımıza gelir kibrimizin kurbanı oluruz. Tercih bizim: Kurtlar Vadisi mi yoksa Silikon Vadisi mi?