Birçok insan her şey kontrolü altında olsun ister. Nesneleri, hayvanları, insanları sürekli kontrol etmeye çalışırlar. Bazıları ise bu kontrol duygularını tatmin etmek için şiddete başvurur. Hatta bu kontrol etme ihtiyacı bir süre sonra hastalığa bile dönüşebilir.
Bazı dönemlerde bu hastalık hükümetlerin kanlı saltanatlarının yükselmesine bile sebep olur. Bu kurumlar hastalıklı kontrol algısını, kitle baskısı ve şiddet faaliyetleri için de kullanırlar. Neyse ki “denge unsuru” diye bir kavram ve kontrol hastalığının üstesinden gelebilecek bir çözüm var: Anarşist duygu. Anarşistler insanlığı iyileştirir ve toplumu dönüştürürler.
Anarşistler kontrolü reddederler. Anarşistlere göre kontrol, bir yanılsama olarak kabul edilir. Yani bir insanın ya da bir grubun başka bir insan ya da grubu kontrol edemez. Bir şeyi kontrol etmeye çalışmak, çekişmelere ve kargaşaya yol açar. İnsanlar ne zaman kontrol için delirmeye başlarlarsa o zaman zorba haline dönüşürler. Anarşistler en iyi şeyin barış halinde olduğunu da kabul eder ve bu düşünceyi eski Taocular sayesinde benimserler.
Taocular, Wu Wei olarak adlandırılan “eylemsizlik” ilkesine inanır. Bu ilkeye göre, doğal düzeni baltalamaya çalışmak mutluluk getirmez. Yani Taocular, barışa ve merhamete odaklanır. Onlar, doğanın sağlığından ve coşkusundan zevk alır.
Taocuların görüşüne göre “kontrol” hiçbir zaman bir yol olmamalı, çünkü kontrol hissi evrenin akışına ters… Taoizm’in bilge yaratıcısı Lao Tzu, “Hayat bir dizi doğal ve kendiliğinden olan değişikliklerden oluşur. Buna direnmek sadece hayal kırıklığı yaratır. Gerçekliğin ortaya çıkmasına izin verin. Her şeyin doğal yollarla ilerlemesine izin verin.” açıklamasını yapar.
Konfüçyüsçülük otoritesi
Taoculara göre doğaya karşı çıkmak, “kontrol” anlamanı gelir. Bu yüzden Taoculuk Konfüçyüsçülük anlayışına tepki olarak doğduğu söylenir. Konfüçyüsçüler, kontrole ve otorite kavramına inanır. Aile kavramını toplumun kalbi olarak gören Konfüçyüsçüler, babanın aileyi yönettiği fikrini esas alırlar. Dolayısıyla aile içinde eşitlik bulunmaz. Baba, ilahi bir lider olarak görülür ve bir makale bu durumu şöyle açıklar:
Konfüçyüs’ün etik standartları ölçtüğü merkezi odak ailedir. Konfüçyüsçülükte aile, ahlaki toplumun temeliydi. Bir ailenin her üyesi yaşa, cinsiyete ve doğum sırasına göre diğerleriyle uygun bir ilişki içindeydi. Reşit olmayanlar büyüklerine saygı duyarlardı ama aynı zamanda ‘koruma’ beklerlerdi. Böylece herkes sistemin bir parçası olurdu.
Bu “yaşlılara saygı” kavramı yaşlılar tarafından daha sonra hükmetme olarak değiştirildi. Ailenin bu hiyerarşik düzeni topluma da yansıdı. Konfüçyüsçüler otoriter tavırlarını metafizik alana ve sosyal ekosisteme de taşıdı. Din meselesinde Tanrı babaydı, hükümetler de ise kral babaydı. Böylece güç sürekli bu hiyerarşi arasında aktı. Yani şimdiye kadar Konfüçyüsçü çaba Taoizme karşı zafer kazanmış oldu.
Kontrolün çaresi: Kripto – Taoizm
Tarih boyunca çeşitli Konfüçyüsçülük düşüncelerinin topluma egemen olduğunu biliyoruz. Bu düşünceler bazen kralların ilahi hakkı olarak, bazen demokrasi olarak, bazen de faşizm olarak nitelendirildi. Bu sistemlerin her birinde dini söylemlerle ve şiddet destekli hiyerarşi ile kontrolü elinde bulunduran bir yönetici vardı. Ama son zamanlarda Taoizm’in anarşik ruhu bunu devirmek için yeniden birleşti.
Günümüzde bilgisayar geliştiricileri, tekno-simyacılar ve anarşist-girişimciler kontrol sistemlerini baltalayan araçlar geliştiriyor. Bu tekno-taoistler, kripto-anarşistler olarak nitelendiriliyor. Kontrolü gevşetmek ve zorlama olmadan bireylerin özgürlüklerini kullanabilmeleri için bilgi teknolojisinden faydalanıyorlar. Kripto-taocular ve anarşistler, insanlığı özgür kılmak ve Konfüçyüs sınıfının kontrol algısını kırmak için üç araç yarattı:
- İnternet
Bunlardan ilki tabii ki internet. İronik olan kısmı ise internetin kısmen Amerikan hükümeti içindeki zorlayıcı etkilerle hazırlanmış olması… Bu da Taocu benliğin kontrol bağlamı içinde ortaya çıkma eğilimini gösteriyor ve internet hala bir dengeyi temsil ediyor.
İnternet dijital alanı doğuran ve bilgi akışını sağlayan paket paylaşım protokolü olarak karşımıza çıktı. İnternet bu şekilde ortaya çıkmadan önce hükümetler sosyal hikayeleri ve medyayı kontrolü altında tutuyordu.
İnternetin yaygınlaşmasıyla beraber insanlar kendi evlerinin rahatlığında karşıt görüşlerini savunabilmeye başladı. Bu aslında Taocu teknolojiydi. Dolayısıyla doğal ve spontane düzenin tüm özelliklerini taşıyordu.
- Kripto para
Kripto para Satoshi Nakamoto’nun tasarladığı Bitcoin ile karşımıza çıktı. Kripto paralar merkezi otoritelerin etkisini azaltmak için merkezsiz olarak çalışan ve peer-to-peer sistemine dayanan bir para teknolojisi olarak hayat buldu.
Doğal olarak kripto paralar Taocu geleneğin bir parçası olarak nitelendirilebilir. Doğanın kendi dengesi içinde çalışırlar ve kontrol mekanizmasını küçümserler. Bununla beraber henüz çok yeni oldukları için kripto paraların teknik düzeyde bazı kusurları bulunabilir. Yine de dünya çapındaki kontrol edici mekanizmaların etkilerini istikrarsızlaştırırlar. Bu anlamda kripto paraların kripto-Taoist düşüncenin vücut bulmuş ilk hali olduğunu söyleyebiliriz. Akıllıca kullanıldıkları zaman sansür uygulanamaz ve kontrol edilemezler.
- Yazdırılabilir silahlar
Bu, Taocu anti-kontrol önlemlerinin en yeni tekerrürlerinden biri… Wu Wei ve Kung Fu güçlü bir buluşta birleşti ve ortaya 3D printer’dan yazdırılabilir silahlar çıktı. Bilgi devrimi ve merkezsiz teknoloji çağının bir sonucu olarak 3D basılabilir silahlar büyük ölçüde Cody Wilson sayesinde gün yüzüne çıktı. Defense Distributed’ın CEO’su olan Wilson bastığı ilk silaha “Kurtarıcı” adını verdi.
Kurtarıcının planlarına online olarak herkes ulaşabilir ve tüm ekipmanlara sahipse bu silahı basabilir. Bu da Konfüçyüs düşüncesinin “kontrol” kavramına tamamen ters bir olgu olarak karşımıza çıkar. Çünkü herkes kurallara ve kontrollere bakmaksızın bir silah basabilir.
Taoist Rönesans
Kaçınılmaz olarak herhangi bir şeyi kontrol etmeye çalışmak insanları şiddete yöneltir ve totaliter hükümetlerin oluşmasına yol açar. Bu yüzden doğanın akışı dengeye yönelir ve yapay engeller zamanla aşılır; kontrol ilkesi giderek bozulur ve yok olur.
Tüm bu kripto-anarşist teknolojiler Taoizme dönüşü temsil ediyor. Yani Taoist düşünce kendi çatısı altında teknolojiye bir nevi Rönesans yaşatıyor.