Başta BitCoin olmak üzere kendini finans sisteminden ve hatta diğer dijital paralardan da ayrıştıran KriptoPara kavramı neden bu kadar çok ilgi görüyor?
İstanbul’un sonbahar trafiğinin keşmekeşinde her zamanki gibi sağa sola bakarak ağır ağır ilerlediğim geçtiğimiz günlerin birinde, arabanın radyosundan “BitCoin” kelimesini duyunca dikkatimi radyoya verdim; BloombergHT kanalının radyosunda kanalın yayın yönetmeni Cüneyt Başaran ile programın sunucusu Açıl Sezen Bitcoin üzerine hararetli bir tartışmaya girmişlerdi. Programa telefonla bağlanan dinleyicilerin de sorularıyla konu birçok boyutuyla dile getirildi, doğru-yanlış birçok kavram tartışıldı ve finalde Cüneyt Başaran, beni o günden bugüne düşündüren şu soruyla konuyu kapattı; “Bunların hepsini tartışabiliriz ama hepsinden önce BitCoin, finans dünyasının hangi eksikler yüzünden ortaya çıktı ve bunlara getirdiği hangi çözümlerden dolayı talep görmekte?” Bu sorular üzerine kafa yormamız ve yanıtlarını bulmamız gerekli!”
Sayın Başaran’a işin daha bu sürecin en başından sorulması gereken soruları nihayet sorduğu ve geniş kitlelerle paylaştığı için müteşekkir olmamız lazım. Hem bir dinleyicisi hem de KriptoPara konularında kalem oynatan biri olarak soruyu “Türkiye ve dünyada bankacılık ve finans sektörünün hangi eksik ve yanlışları, BitCoin’i 100 milyar dolar değerinde bir finansal araç haline getirdi? şeklinde düzenleyerek kendi penceremden maddeler halinde yanıtlamaya çalışayım;
1. Bankaların her türlü işlemden aldığı hizmet ücretleri ve komisyonlar çok pahalı. (Aslında Türkiye bu konuda en iyi ülkelerden ve biz de ücretsiz olan pek çok hizmet için dünyanın her yerinde müşterilere faturalanmakta.)
2. Bankalar arası para transferleri (özellikle ülkeler arası olanlar) bürokratik, çalışma saatleriyle sınırlı ve yavaş.
3. Finans kurumlarının müşterileriyle yaptıkları sözleşmeler, fazlasıyla kendi çıkarlarını gözeten maddelerle dolu. Buna karşılık müşterinin değer saklama ya da yükseltme amaçlı emanet ettiği varlıkları muhafaza etmek konusunda rahat, başına buyruk hareket eden hatta kimi istisnai kriz durumlarında da riske edebilen bir doğası var. 90larda Türkiye ile Arjantin, 2008’de ABD ve 2015’te de Yunanistan gibi ülkeler üzerinden örnekleyebileceğimiz pek çok örneği var bunun.
Oysa KriptoPara sistemlerinde bu ücretler çoğu durumda sistemin KriptoPara üretimiyle (madencilik) ilişkilendirilerek bünyeden karşılanmakta ve kullanıcıya yansıtılmamakta. Son dönem Bitcoin transferlerinde istenen ücretler bile bankalarınkinin yanında devede kulak; Sadece hızlı hizmet talep edilen kimi durumlarda ise çok cüzi (en fazla birkaç dolar) önceliklendirme ücretleri alınabildiğini de ekleyelim. Ayrıca, KriptoParalarda banka gibi bir kurum olmadığından bir kişinin KriptoCüzdanından diğerininkine aracısız, 7/24 ve bankalara göre çok daha hızlı çalışmakta. Birkaç hafta önce bir cumartesi akşamı Finlandiya’da bir start-up ekibine verdiğim eğitim sırasında demo amaçlı gönderdiğim 1 dolar karşılığı BitCoin, karşıdaki ekibin yeni açtırdığım cüzdanına 6 dakikada transfer olunca o kadar hoşlarına gitti ki, eğitim ücretini BitCoin olarak ödemeyi bile teklif ettiler 🙂
Bunun da ötesinde, Finansal Kurumların geliştirdiği dijital para hizmetlerinin, kullanıcıların varlıklarını kriptolu şifrelemeyle güvence altına alıp gözlerden uzak saklayabilen ve dünyanın her yerinde hemen her ülkenin para birimine çevrilip harcanabilen KriptoParalar karşısında rekabet etme şansları da az.
Kuşkusuz, başta BitCoin olmak üzere diğer tüm KriptoParaların da mevcut bankacılık ve finans sektörüne karşı eksikleri, yanlışları ve çok da fazla riskleri var. Ancak insan doğası hep mevcudu diğeriyle karşılaştırarak değerlendirme ve yargılama yapar. Bu da mevcut finansal kurumlar açısından büyük bir dezavantaj. Ancak finans ve bankacılık dünyasının dönüşüme öncelikle kendi öz eleştirisini yaparak girişmesi, her halükarda en sağlıklı başlangıç olur.
Alıntı: ismailpolat.com