Bitcoin’i bir hayal ürünü ya da çoğumuzun haberdar olduğu kitlesel bir sanrı olarak tasvir edebiliriz. Hatta onu siber alanda bulunan rakamlara, bir çeşit seraba ya da her an patlamaya hazır bir sabun baloncuğuna dahi benzetebilmemiz mümkün. İşin daha da ilginç yanı ise lider kripto para birimi Bitcoin’in onu satın alan kullanıcıların inancından başka hiçbir şeye dayanmıyor olması. İnanabiliyor musunuz? Bunların hepsi gerçek…
İnanılması daha kolay olan bir şey var ki o da ABD dolarının yukarıda bahsedilenle aynı doğrultuda bir yanılgıdan ibaret olduğu gerçeği. Tüm dünyada oldukça yaygın bir şekilde kullanılan para birimi doların da tıpkı Bitcoin gibi siber alanda bulunan rakamlardan oluştuğunu söyleyebiliriz. Ancak Bitcoin’e kıyasla doları banknot ya da madeni para şeklinde saklayabilmek mümkün. Gerçek şu ki banknotlarla ya da madeni paralarla temsil edilen para birimi dolar da onu bir ödeme yöntemi olarak kabul eden kişilerin inancından başka hiçbir şeye dayanmıyor. Ancak doların bu durumunu Bitcoin’in durumundan farklılaştıran bir gerçeğin olduğunu görüyoruz. Buna göre doların bir hayal ürünü olduğuna yönelik duyulan inanç Bitcoin’in durumuyla ilişkilendirilen inanca oranla çok daha kuvvetli ve yaygın.
James Surowiecki tarafından 2012 yılında yayınlanan bir rapora göre tedavüldeki ABD dolarlarının neredeyse tamamı başka bir deyişle yüzde doksana yakını Bitcoin gibi soyut bir şekilde işlev görüyor. Dünyadaki doların büyük bir çoğunluğu fiziksel bir materyalle temsil edilmiyor. Surowiecki’nin raporunda bu konuya ilişkin şu ifadelere yer veriliyor:
ABD para arzının aşağı yukarı yüzde onu başka bir deyişle 10 trilyon doların yaklaşık 1 trilyon doları banknot ya da madeni para biçiminde bulunuyor.
Küresel finansal sistemin olmazsa olmazı konumundaki bankaları her istedikleri zaman daha fazla dolar üretmekten alıkoyabilecek herhangi bir şey bulunmadığından raporda geçen rakamlar zamanla farklılık gösterebilir. Buna göre ABD’nin para arzının 2017 yılında toplam 13.7 trilyona ulaştığını söyleyebiliriz.
ABD doları dünyanın hemen her yerinde kullanılabilen bir tür “itibari” para birimi şeklinde ifade edilebilir. Para tarih boyunca daima itibar edilen bir değer oldu. Öyle ki dünyadaki ulusların liderlerinin para bastırma ve böylece itibar görme arzusu tarihin çok eski devirlerine kadar uzanıyor. Ancak herkesin bildiği üzere günümüzde sebepsiz yere para basmak ekonomide bir enflasyonun meydana gelmesi sonucunu doğuruyor. Öyle ki 1959 yılından günümüze bir doların satın alma gücünün giderek 12 cent’in altına indi.
Başlatıldığı tarihten itibaren yoluna sağlam adımlar atarak devam eden Bitcoin blockchain’i tarih boyunca karşılaşılan bu tür sorunların üstesinden gelebilecek bir potansiyeli bünyesinde barındırıyor. Yirmi bir milyon adet Bitcoin’in üretimi tamamlandığında, ki bu üretim sürecinin 2140 yılına dek süreceği öngörülüyor, sistem daha fazlasını üretmeyeceği için az önce bahsettiğimiz enflasyon sorunu ortadan kalkıyor.
Bitcoin vs Para
Dolandırıcılar ve hırsızlar çıkar elde etmek amacıyla sürekli birtakım yollara başvuruyorlar. Bu tür kötü niyetli kişiler kimi zaman parasal sistemleri kimi zaman ise değer saklama araçlarını hedef olarak belirliyorlar. İşte tarih boyunca gerçekleştirilen çeşitli dolandırıcılık ve hırsızlık faaliyetlerinden bazıları: Panama ve Paradise Papers sahtekarlığı, Bernard Cornfeld olayı, London Whale olayı, Boston’da bulunan Gardner Müzesi soygunu, Mt. Gox, DAO ve Tether soygunları.. Uzayıp giden listedeki olaylarda hedeflenen şeyin değer saklama araçlarını bir şekilde ele geçirmek olduğunu görüyoruz. Bu amaçlarına ulaşmak isteyen dolandırıcılar ya da soyguncular çeşitli yöntemlere başvuruyorlar. Ancak tüm bu olaylara rağmen insanlar parasal sistemlere olan inançlarını kaybetmiyorlar.
ABD doları ile kripto paralar arasında birkaç köklü farklılık bulunuyor. Örneğin Bitcoin sisteminde gerçekleştirilen işlemler değiştirilemeyen bir dijital defterde kaydediliyor. Bu defter paranın durumunda olduğu gibi yalnızca bankaların ya da devletlerin otoritesine dayanmıyor aynı zamanda herkesin ücretsizce katılabileceği halka açık bir bilgisayar ağından da kontrol edilebiliyor. Üstelik en nihayetinde oluşacak toplam Bitcoin arzının sabitlenmiş bir durumda olduğunu az evvel belirtmiştik. Bununla birlikte kripto paralarla geleneksel nakit paranın imzasızlık özelliği açısından da farklılık gösterdiği ifade edilebilir.
Paranın değeri
“Para” kavramını bir hayal ürünü ya da kitlesel bir sanrı olarak nitelendirmek oldukça mümkün görünüyor. Para kazanmak için sıkı bir şekilde çalışıyorsunuz, kazanıp biriktiriyorsunuz, bir süre saklıyorsunuz ama en nihayetinde sahip olduğunuz tek şeyin sembolik bir güç olduğu gerçeğinin farkına varıyorsunuz. Aslında belirli bir perspektiften bakıldığında bu düşünce kulağa hoş gelebiliyor.
Çoğumuzun “değer” kavramına yönelik sahip olduğu algı; yeşile boyanmış bir kağıt parçası, altın paralar, ether token ya da madeni para seçeneklerinden biri ya da birileri üzerine kurulu diyebiliriz. Bu ortak değer algısının belirli ve değişmez bir karşılığı bulunmuyor. Yani bütün paraların yahut bütün değer saklama araçlarının sahip oldukları değer sabit bir şekilde ifade edilemiyor ve bu değerler soyut niteliklere sahip. Ancak para herkese hitap eden bir değer şeklinde ifade edilebilir.
Herkes için geçerli kabul edilen ortak bir değer olarak tanımladığımız paranın sahip olduğu değerin de sabit olmadığını, birtakım olaylar karşısında değişkenlik gösterdiğini söyleyebiliriz. Örneğin bir doğal afet sonucunda meydana gelen şartalara göre insanlar bir şişe su için normalde asla ödemeyecekleri bir miktarı ödeyebilirler. Peki doların değeri nedir?
Bitcoin gibi kripto paralara ve onlara olanak sağlayan Blockchain teknolojisine karşı öne sürülen argümanların tamamı şu gerçeği göz ardı ediyor: “Paranın sahip olduğu geçici ve hassas yapılı değer”. Paranın gerçek, katı ya da bir şeye dayanan bir yapıya sahip olduğunu düşünen herhangi birisi kripto paraların ne demek olduğunun farkına kolay kolay varamaz. Bir para biriminin herhangi bir şeye dayandığını düşünen ve istikrarları daima belirsiz olan kurumlara güven duygusu besleyen kişileri de bu gruba dahil edebiliriz. Bir ABD dolarının yalnızca insanların güven duygusuna ve ABD devletinin sağladığı krediye dayandığını daha önce ifade etmiştik. Peki bu tam olarak ne anlama geliyor?
Finansal istikrara erişememiş Yunanistan, Venezuela ve İspanya gibi ülkelerde meydana gelen talihsiz mali krizler kripto para piyasasında birtakım sıçrayışların yaşanmasına sebebiyet verdi. Kıbrıs hükümeti 2013 yılında yaşadığı bankacılık krizini ülke vatandaşlarının bankalara yatırdıkları fonlarından yüzde yedilik bir kesinti yaparak çözmeye kalkışınca bitcoin’in fiyatı fırlamıştı. Çünkü bu noktada çoğu Güney Avrupalı yatırımcı Bitcoin’in Kıbrıs bankalarına göre daha güvenilir bir değer saklama aracı olduğuna ikna olmuşlardı. Bu yaşananların ardından İspanya merkezli bankalarda da hareketli günler başladı.
Kripto paraların ezberleri bozması
Mevcut finansal kuruluşlar kusurlu bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyor ve yolsuzlukların meydana gelmesine adeta ortam hazırlıyor. Bitcoin henüz kullanıcılar için şimdiki anlamını taşımıyorken de bu durum böyleydi. Satoshi Nakamoto “genesis block” olarak adlandırılan ve bitcoin’e hayat veren bloğu başlatarak bir tarih yazdı ve bankalara adeta bir cevap verdi. Yola çıktığı tarihten itibaren birçok yoruma ve sert eleştiriye maruz kalan Bitcoin her şeye rağmen yoluna devam etti. Öte yandan Bitcoin geleneksel paraların ya da mevcut bankacılık sistemlerinin yerini alabilecek ve onları dijital anlamda temsil edebilecek daha iyi bir alternatif olarak yaratılmış politik bir proje şeklinde de yorumlandı.
Bitcoin de dahil olmak üzere bütün kripto paraların ardında bulunan teori dağıtık bilgisayar ağları tarafından tutulan kayıtların değiştirilemez olması üzerine kurulu. Böylece bir para biriminin güvenilirliği bir devletin yapabileceğinden çok daha iyi sağlanabiliyor. Kripto para tarihinde kaydedilen birkaç büyük olumsuz hadiseye rağmen Bitcoin’in dayandığı Blockchain sistemi son cümleyi kısmen kanıtlamayı şimdiden başardı. Başlangıcından günümüze dek toplamda bir milyon kadar Bitcoin çalındı. Öte yandan Bitcoin’in altında yatan hesaplama sistemi dağıtık defter teknolojisi şimdiye dek istikrarını hiç bozmadı ve değiştirilemezliğinden hiç ödün vermedi.
Bitcoin’in ilk zamanlarında meydana gelen çoğu soygun ve dolandırıcılık faaliyetleri akıllara “Sierra Madre Hazinesi” filmini getiriyor. Benzersiz bir drama olarak tanımlayabileceğimiz bu film 1920’li yıllarda ABD’de altın arayışı içerisindeki insanlar arasında peyda olan aç gözlülük ve yozlaşma konularını ele alıyor. Hızlı ve kolay bir şekilde zengin olma arzusunun insanları neredeyse çılgına çevirdiği yadsınamaz bir gerçek. Kimi zaman bu arzu insanları yasa dışı faaliyetlere yönlendirse de altının sahip olduğu değerin düşmesine asla sebep olamamış.
Bitcoin’in dağıtık defterinin şimdiye dek değişmezlik özelliğinden hiç ödün vermediğini ifade etmiştik. Bu durumun gerçekleşmesinin nedeni yalnızca sistemin dağıtık bir yapıya sahip olmasından ya da altyapısında akıllıca düzenlenmiş kriptografik koruyucuların bulunuşundan ileri gelmiyor. Dağıtık defteri bu denli güçlü ve bozulmaz hale getiren unsurlar arasında Bitcoin projesini en başından beri destekleyerek onu bu günlere getiren bireysel geliştiricilerin sağduyusu ve sorgulanamaz inancı da gösterilebilir.
Öte yandan kripto para kullanıcılarının soyulma riskini göze aldıklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Bilindiği üzere kripto paraların saklanması için güvenli bir cüzdan bulmak ya da kripto paralarla güvenli bir şekilde işlem yapabilmek bazen zannedilen kadar kolay olmayabiliyor. 2014 yılında yaşanılan ve 800 bin Bitcoin’in çalınmasıyla sonuçlanan Mt. Gox soygunu bütün ekosistemin olumsuz bir şekilde etkilenmesi sonucunu doğurmuştu. Bu olay gerçekleştiğinde halkın algısı Bitcoin’in hack’lendiği yönünde oluştu ancak hack’lenen şey yalnızca Mt. Gox borsasından ibaretti. Tıpkı Bangladeş merkez bankasının 63 milyon dolar değerindeki rezervinin geçtiğimiz yıl New York Federal Rezerv Bankası’ndan çalınması gibi.
Bitcoin’in bir dolandırıcılık olduğu söyleyenlerin ya da onun dark web temelli yasa dışı faaliyetlerde sıklıkla kullanıldığından bahsedenlerin iddialarına yeniden gelelim. Jamie Dimon’un CEO’luğunu yaptığı dev finansal kuruluş JP Morgan Chase’in konu olduğu yasa dışı faaliyetleri göz önüne alarak “finansal hizmet sektörünün bir dolandırıcılık” olduğunu söylememiz yanlış bir çıkarım olurdu. O halde dark web’de Bitcoin karşılığında yapıldığı iddia edilen faaliyetleri de bu doğrultuda değerlendirmemiz gerekiyor. Üstelik dünyadaki uyuşturucu sektörünün dolarla döndüğünü de göz ardı edemeyiz. O halde para yasa dışı bir kavram olarak nitelendirilebilir mi? Gerçek şu ki para kavramı doğası itibariyle “kirli” bir niteliğe sahip.
Uzun lafın kısası herhangi bir para biriminin istikrarlı hale getirilebilmesi için verilen savaş daima mağlubiyetle sonlandı. Çünkü insanoğlu her fırsat bulduğunda hile yapmaya meyletti ve sahip olduğu şansları daima yitirmesini bildi. Öyle ki gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerin para birimlerinin kazandığı istikrar dahi pamuk ipliğine bağlı. Başka bir deyişle kati bir istikrar söz konusu bile değil. Ancak görünüşe bakılırsa paranın “gerçek” bir şey olduğu yanılgısını muhafaza etme mücadelesi daima devam edecek.
Kaynak: Medium