Diyelim ki bir token’ı başka, yeni bir Blockchain’e taşımak istiyorsunuz. Bu süreç “token göçü/taşınması” veya “token değişimi” şeklinde isimlendiriliyor. Dolandırıcılıkla uzaktan yakından alakası olmayan süreç son zamanlarda Blockchain projeleri arasında popüler hale geldi. Örneğin en büyük 25 kripto paradan 2’si – Tron ve EOS – bu değişim sürecinden geçiyor. Listeden en az iki token’ın daha Tron ve EOS’un ayak izlerinden gitmesi bekleniyor.
Bu süreçten milyon hatta milyar dolar değerinde token etkilense de Blockchain sektörü token taşınmaları ve taşınmaların ne anlama geldiği hususunda yeteri kadar bilgili değil. Bazı sektör liderleri ve kripto para uzmanları bile süreç hakkında temel soruları cevaplayamıyor.
İşi bilenine, yani bu süreçten geçenlere sormak gerekiyor. En doğru bilgi, projesinin vizyonunu başarıyla hayata geçiren kişilerde bulunuyor. Bu kişilerden biri de merkezsiz depolama projesi Storj’un kurucusu Shawn Wilkinson. Storj token taşımaya 2017’de başladı. Wilkinson’a göre süreç sonunda müfakatlar risklerden daha ağır bastı.
Peki kripto paralar neden her şeyden önce token taşıma sürecini tamamlama ihtiyacı duyuyor?
Token değişimi yapan projelerin geneli, yatırım toplamak ve token’larını dağıtmak için Ethereum Blockchain’ini kullanarak yola çıkmış projeler. Bu aşamada yatırımcılara dağıtılan token’lar, proje hayata geçtiğinde kullanılacak token’ların bir nevi yerini tutuyor. Bu stratejinin faydalarından biri, yatırımcıların yatırımlarını kilit altında tutmak zorunda kalmaması. Projeler teknolojilerini geliştirmeye devam ederken yatırımcılar sahip olduğu “yer tutucu” token’larla borsalarda işlem yapabilir.
“Token taşınması” terimi, token sahiplerinin hesaplarının Ethereum cüzdanlarından, projenin yeni ve uyumlu cüzdanlarına aktarılış sürecini tanımlıyor. Değişim süreci sonunda token’lar resmen bir Blockchain’den diğerine taşınmış oluyor.
Bu noktada şunu eklemek gerekiyor: Token değişimleri yeni faaliyete geçecek Blockchain’lere taşınmadan ibaret değil; bir protokolden diğerine geçmek de token değişiminin kapsamına dahil. Örnek vermek gerekirse; Storj ölçeklenme sorunları yüzünden Bitcoin temelli bir protokolden Ethereum’a taşındı. Wilkinson:
Token değişimi yapmadığımız takdirde sonuçların bizim için çok ağır olacağını zamanla fark ettik.
Nasıl yapılır?
Süreçte yatırımcılara düşen rol, token’ların nerede tutulduğuna bağlı olarak farklılık gösteriyor.
Token’larını borsalarda tutan yatırımcılara taşınma sürecinde pek bir iş düşmüyor. Örneğin en büyük kripto para borsalarından Binance; EOS, Tron, ICON ve Ontology’nin token taşınma sürecinde “tüm teknik yükümlülükleri” yerine getireceğini açıkladı. Yani yükü yatırımcıların sırtından aldı. Kraken borsası da benzer bir yaklaşım getirerek sürecin zorluğunu azaltmayı amaçlıyor. Kraken kurucu ortağı ve CEO’su Jesse Powell:
Geçiş sürecinde fonlamayı durduruyoruz, eski token’ları yenileriyle değiştirip fonlamayı yeniden açıyoruz. Böylece eski hesaplar yeni coin’ler için hazır hale geliyor. Süreç gerçekten de bu kadar basit.
Ancak token’larını cüzdanda tutan kullanıcıların süreci manuel olarak başlatması gerekebilir. Bu doğrultuda eski Blockchain’den yeni ağa token gönderimi yapmak için “mapping” olarak da anılan token kayıt sürecini tamamlamak gerekiyor. Sonrasında o kripto paraya özel bir anahtar (örn. EOS anahtarı) oluşturmak ve ana ağ faaliyete başlamadan önce eski anahtar adresinden yeni anahtar adresine gönderim yapmak gerekiyor. Çoğu proje bunun için bir “son tarih” belirliyor. EOS gibi projelerde o tarihten sonra eski Blockchain’deki fonlar “donuyor” ve kullanılamaz/erişilmez hale geliyor.
Risk faktörü
Borsaların süreci basitleştirme çabaları riskleri tamamen ortadan kaldırmaya yetmiyor. Wilkinson sürecin hiçbir şekilde kusursuz işlemeyeceğini; hatta projelerin “batırma” şansının çok yüksek olduğunu savunuyor. Öte yandan projeler topluluklarıyla diyaloğa geçerek sık rastlanan şu sorunun bir nebze önüne geçebilir: Token sahiplerinde farkındalığın olmaması.
Wilkinson süreci 2017’de başlatmalarına rağmen bazı kullanıcıların hala daha token’larını taşımaya devam ettiğini belirtiyor. Storj bu konuda kullanıcılara destek olsa da “son tarih” belirleyen projelerin yatırımcılarının süreçten haberdar olmadıklarında paralarını kaybetmesi kaçınılmaz hale geliyor.
Belki de sürecin taşıdığı en büyük risk “güvensiz” olmaması. Kullanıcıların, projedeki değişikliğin plana göre gitmesinden sorumlu kişilere güvenmesi gerekiyor. Ancak bu konsept oldukça yeni olduğu için sürecin nasıl işlemesi gerektiğine dair kesin adımlardan söz etmek zor. Wilkinson’ın bu konuda da söyleyecekleri var: Storj’un taşınma sürecinde birçok şeyi sıfırdan tasarladık.
Wilkinson son olarak token taşıyan projelere bir çift nasihat veriyor:
İşlerin yolunda seyretmesi için birtakım doğru varsayımlarda bulunmalısınız. Geriye bakarak diyebilirim ki doğru yaptığımız şeyler şunlar oldu: Tam olarak nereye gitmek istediğimizi biliyorduk ve topluluğumuzun bu yeni konsepte aşina olması için onlarla sağlıklı bir iletişim kurmak zorundaydık; kurduk.