Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak (20 Eylül 2018) “Dijital dönüşüm teşvik edilerek yenilikçi projelerin finansmanı için Kitlesel Fonlama (Crowdfunding) ve IPO alternatifi olarak ICO (Initial Coin Offering) gibi modern ve yeni nesil finansman yöntemleri yaygınlaştırılacaktır.”
-Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk (20 Temmuz 2018) “Veriye dayalı politikalar üreteceğiz. Big data yönetiminin, blockchain mantalitesinin Milli Eğitim Bakanlığı sisteminde nasıl kullanılacağı konusunda bir çalışmalarımız var.”
-Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank (20 Temmuz 2018) “Blockchain ile kimlik doğrulama, Düşük Ayak Hastalarına Yürüme Cihazı, Anne Sütüne Geçen Zararlı Maddeleri/Partikülleri Uzaklaştıran Filtre ve daha niceleri
Çok güçlü Ar-Ge ve İnovasyon potansiyeline sahip ülkemizi daha da ileri hedeflere taşımak için var gücümüzle çalışacağız.”
Merkezi otoritelerin aracılığına ihtiyacı azaltarak verinin transferi, depolanması ve işlenmesini isteyenlerin yeni interneti olarak tanımlayabileceğimiz blockchain teknolojisinin, merkezi otoritelerle adaptasyon süreci bir hayli sancılı geçiyor. Blockchain teknolojisinin varoluşsal amaçlarının merkezi otoritelerin mevcut yönetim sistemlerini tehdit etmesi sorunsalından dolayı, ne yazık ki teşviklerden önce regülasyonlar konusu daha çok öne çıkıyor. Kayıt dışı ekonomi, kara para aklama, terör eylemlerinin finanse edilmesi gibi merkezi otoritelerin varlığı açısından önemli olan bu konular açıklığa kavuşturulmaya çalışıldığı için de teşvikleri konuşmaya çok istekli olunamıyor. Bu yüzden yukarıdaki açıklamalar gibi arada sırada teknoloji dostu güzel çıkışlara şahit olsak da ülkemizde halen teşvik sayabileceğimiz bir taslakla ya da öneri ile karşılaşmadık. Fakat ülkemizdeki borsaların vergi mükellefi olarak kabul edilmesine izin verilmesi, madenciliğin yasaklanmaması veya kripto para alım-satım konusunda engel olunmaması, süreci “olumlu” olarak görmemizi sağlıyor. Çünkü bu eylemlerin yasaklı olduğu birçok ülke sayabiliriz. Arzu edilen teşvik edici düzenlemeler olmasa da “zımni” legaliteyle sağlanan bir politikanın varlığını kabul etmemiz gerekiyor.
Teşviklerle regülasyonlar her ne kadar iç içe giren bir konu olsa da merkezi otoriteleri dönüştürecek bir teknoloji için regülasyonları çağırmadan önce, teşviklerin önemini anlatmak önceliğimiz olmalıdır. Çünkü bir uyum sürecini yaratmak istiyorsak önce “niçin uyum göstermemiz gerekiyor ?” sorusunun cevabına odaklanmalıyız. Eğer teknolojinin gerekliliklerini anlamadan regülasyonları fazlaca tartışır ve çağırırsak muhtemelen çok sert düzenlemelerle karşı karşıya kalırız. Bu durumda kanun yapıcılar teknolojiden önce mağdurların yaşadığı sorunlara odaklanır ve çok sert reaksiyon alabilir. Sonrasında da yumuşak regülasyonlara geçmek o kadar da kolay olmayabilir. Özellikle ICO’larla (Initial Coin Offering) ilgili çok can sıkıcı durumlar olsa da liberal düzenlemelerin oluşması için mevcut “zımni” legalite ile süreci teşvikler üzerinden okumaya çalışmalıyız. Ama bu süreçte yatırımcılar, Turcoin gibi mağduriyet oluşturan projelere karşı çok dikkatli olmalıdır.
2008yılında Satoshi Nakamoto’nun makalesiyle ontolojik sürecini başlatan bitcoinin ait olduğu dağıtık defter teknolojisine her geçen gün ilgi artıyor. Çünkü daha hızlı, daha maliyetsiz, daha güvenli bir veri transferi performansının konforunu ulaşan/ulaşmak isteyen birçok teknoloji paydaşı veya bu teknolojiye ihtiyacı olan ekosistemin aktörleri adaptasyon süreci için çaba harcıyor. Bu aracısız ve daha güvenli veri transferinin gücüyle verimliliğini artırabileceğini düşünen girişimcileri desteklemek için de ihtiyacımız olan uygulamaların gelişmesini öncelememiz gerekiyor. Son yüzyıldaki en önemli veri saklama ve yaratma depomuz olan bilgisayarların birbiriyle iletişime girmesini sağlayan internetin ilk ürünü olan Web 1.0 sürecinde de, Web 1.0’ın evrilmesiyle devam eden Web 2.0 sürecinde de uygulamaların yaygınlaşması sonrasında teknolojiyi içselleştirebildik. Fakat ülke olarak yaygınlaşma süreci gerçekleştikten sonra katma değer üretecek girişimlerden bir hayli uzak kaldık. Bugün yeni doğan blockchain teknolojisi için de böyle bir tehlike ile karşı karşıyayız. Birkaç yıldır kurumların ciddi gündeminde olmasına rağmen blockchain teknolojisi için en çok patent başvurusu yapan firmaların biri IBM diğeri de Ali Baba. Ülkemizdeki kurumların blockchain teknolojisiyle ilgili ciddi yatırımlar yapması için belki de merkezi otoritenin açıklamaların ötesine geçmesinin vakti geldi de geçiyor olabilir.
Peki teşvik eden politikalar için neler yapmalıyız ?
1- Muhasebeleştirilmesini sağlayarak teknolojiyi tanımalıyız: Öncelikle kripto para teknolojisinin içselleştirilmesi için bitcoinin makalesindeki amaçla başlamalıyız. A Peer-to-Peer Electronic Cash System (p2p) hedefiyle çıkan bir teknolojinin cüzdanlara hapsolmasını izin vermemek gerekiyor. Kısa sürede kripto para teknolojisinin muhasebeleştirebilmesi için çalışmaları başlatabiliriz. Bu süreç ülkemiz ve bu teknolojiyi yaygınlaştıracak uluslararası girişimciler ile küresel adaptasyon sürecinde de ön almamıza yardımcı olacaktır. Kripto paraların muhasebeleştirilebilmesiyle de girişimcilerin süreçleri kolaylaşacak ve hızlanacaktır.
2- Devletin altyapısını dönüştürmeliyiz: Muhasebeleştirme süreci ile senkron bir takvim işlemesi gerekmektedir. Çünkü muhasebeleştirme sürecinden sonra merkezi otoritelerin bu trafiği takip edebilmesi oldukça zor olabilir. Örneğin bu otoriteler internetin yaygınlaşması ile internetteki birçok trafiği takip edemedi. Elektronik defter veya elektronik fatura süreçlerini bile yeni tamamlıyoruz. Bugün bu süreçleri birlikte götürmemiz durumunda merkezi otoritelerin zaman kaybı da engellenecektir. Sağlık, eğitim, ekonomi, maliye vb. kurumlarının alt yapısını internete adapte ettiğimiz gibi blockchaine adapte etmemiz durumunda, hizmet satın alımı yapacağımız girişimciler için de teşvik edici bir durum olacaktır.
IBM bu hafta ABD hükümetine sunduğu raporda, blockchain teknolojisinde liderlik yapabilmek için devletin alt yapısını dönüştürmeyi teklif etti. Birçok ülke daha dönüşümü başlatamamışken, kurumlarımızı dönüştürme çabamız, blockchain teknolojisiyle ilgili ulusal/uluslararası girişimciler için de yazılımcılarımız için de firmalarımız için de ciddi motivasyon kaynağı olacaktır.
3- ICO : ICO’lar önemli bir fon toplama yöntemi olduğunu (özellikle 2017 yılında) test ettik. AB raporları da Dünya Bankası raporları da ülkemizdeki açıklamalar da bu fon toplama yönteminin finansal açıdan daha verimli olduğunu işaret etmektedir. Bu konuda zaman kaybetmeden ICO’larla ilgili SPK’yı yetkilendirmemiz gerekiyor. Teşvik edici kriterlerle de toplanacak başvurular Türkiye’de ciddi bir kaynağın yaratılmasını sağlayabilir. Bu kriterlerin neler olacağını belki başka bir çalışmamızda daha ayrıntılı tartışabiliriz.
4- Vergi muafiyetleri sağlanmalı: Bu teknolojinin ekonomide, bürokraside, sağlıkta, sanayide vb. sektörlerde hızlı adaptasyonunu arzuluyorsak, vergi yükümlülüğünden uzak tutmanın her zaman motive edici önemli sebeplerden biri olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Blockchain teknolojisinde proje yaratmak isteyen girişimcileri ülkemize çağırarak katma değer yaratmalarını arzuluyorsak, bu alanda çalışma yapacak ve teknolojiyi dönüştürecek aktörleri, gelecekte muhtemel düzenlenecek vergi yükünden uzak tutalım.
5- Blockchain teknolojisi eğitimleri: Bu teknolojinin geleceğine inanan ve katma değerini fark eden bir grup yenilikçi paydaşla yol almamız da zor olabilir. Bu konuda STK’ları teşvik etmemiz ve desteklememiz bize hızlı sonuçlar aldıracaktır. Örn. ticaret ve sanayi odaları illerde eğitimler düzenleyerek sektörleri e-ticareti yönlendirmeye çalışıyor. Blockchain teknolojisi hakkında olumlu açıklama yapan Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ile Ticaret Bakanlığımız illerdeki odalar aracılığı ile sektörlerin bu teknolojiyi erken fark etmesini sağlayabilirler. Bu konuda eğitim verecek birçok STK veya ticari platformlar da kurulmaya başlandı. Teşvik eden eğitimler/sunumlar sonucunda blockchain teknolojisi için ciddi talepler oluşacaktır. Bu oluşacak taleplerle de projeler artacak ve kaynak bulma sorunu kolaylaşacaktır.
Yukarıda beş başlıkta topladığım bazı teşvikleri daha da artırabilir veya daha da ayrıntılandırabiliriz. Bu önemli adaptasyon süreçleri büyük devletler için de daha zor olacağını unutmamak gerekir. Malta gibi Estonya gibi devletlerin entegre olması büyük devletlere göre daha kolay gerçekleşiyor. Ama vakit kaybetmeden teşvikleri artık sahaya indirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde biz konuşurken bu teknoloji çoktan eskimiş olacak. Bu duruma en iyi örneklerinden biri Google kurucularından Sergey Brin’in açıklaması olabilir.
“Blockchain teknolojisini benimsemede geç kaldık…”
Farkındalık evresini geçerek uygulama sürecine girdiğimiz bu teknolojide daha somut tasarıları konuşmak dileği ile…
Yazar: Süleyman GİRGİN