Nisan ayında Movement Labs’in MOVE tokeni ve Mantra’nın OM tokeninde yaşanan ani ve sert fiyat düşüşleri, kripto para sektöründe geniş yankı uyandırdı. Her iki vakada da, token fiyatlarının kısa sürede çökmesi, piyasadaki önemli oyuncuların rollerini ve şeffaf olmayan anlaşmaları gündeme taşıdı. Özellikle OM tokeninin birkaç saat içinde yüzde 90’dan fazla değer kaybetmesi, kripto piyasasında ciddi soru işaretleri doğurdu.
Piyasa Yapıcılar Yeni Riskler ve Sorularla Karşı Karşıya
Geleneksel finansal piyasalardan farklı olarak, kripto varlık piyasasında piyasa yapıcılar sadece alım-satım fiyatı belirlemekle yetinmiyor. Aynı zamanda, token ön satışlarında anlaşmalar yapıyor, merkezi borsalar için likiditeyi planlıyor ve hatta zaman zaman danışmanlık veya ortaklık gibi rolleri üstleniyor. Bu karmaşıklık, piyasada çeşitli kişisel anlaşmalar ve token modellemeleriyle iç içe geçmiş bir risk ortamı yaratıyor.
Ortaya çıkan son skandallarda; tokenlerin kilitleri şeffaf şekilde açılmadı ve bazı katılımcıların gizli anlaşmalar yaptığı iddia edildi. Bu koşullarda piyasa yapıcılar, şeffaf olmayan token dağıtım periyotlarına karşı pozisyonlarını nasıl koruyacaklarını sorgulamaya başladı. Ayrıca, topluluk tarafından alınan kararların bazı özel anlaşmalarla aşılabileceği ihtimali de endişe kaynağı oldu.
Gizli Anlaşmalar ve İkincil Piyasanın Etkisi
MOVE tokeninde gündeme gelen olayların detaylı araştırmasında, şirket yöneticilerinin kendi piyasa yapıcılarıyla birlikte hareket ederek önemli miktarda token’ı piyasaya sürdüğü iddiaları yer aldı. Bu tür girişimler, sektörde karşılıklı güvenin sarsılmasına yol açtı. Firmalar artık iş birliğinde bulundukları taraflara karşı daha temkinli bir yaklaşım sergilemeye başladı.
Hong Kong merkezli Metalpha’nın piyasa yapıcılık bölümünden CoinDesk’e yapılan açıklamada şöyle denildi: “Artık ön görüşmelere ve proje ekiplerine piyasacılık mekanizmasını anlatmaya daha fazla zaman ayırıyoruz.”
Metalpha, anlaşma yapılarını revize ederek kısa vadeli performans yerine uzun vadeli stratejik uyumu ve etik davranışı önceliklendirdiklerini, buna yönelik koruma önlemleri geliştirdiklerini belirtti. Bu kapsamda aşırı token satışı ve yapay işlem hacmi gibi etik dışı davranışlara karşı ek tedbirler alınıyor.
Metalpha’nın Web3 ekosistem başkanı Max Sun, “Artık projeler yüzeydeki itibarları sorgusuz kabul etmiyor. Güven döneminin sona erdiğini gördük,” değerlendirmesini paylaştı.
Token lansmanlarının ve piyasa yapıcılığı anlaşmalarının perde arkasında, ikincil tezgah üstü piyasa süreci de etkili oluyor. Bu piyasada, kilitli tokenlar henüz genel dağıtıma çıkmadan çeşitli yatırımcılar veya fonlar arasında sahip değiştiriyor. Bu gelişme, bazı piyasa katılımcılarının token arz ve değer tespitinde zorluk yaşamasına yol açıyor.
Presto Research’ten analist Min Jung, “Endüstrinin dinamikleri tezgah üstü piyasa ile değişti. Şüpheli fiyat hareketi olan tokenler genellikle bu piyasada en aktif şekilde işlem görüyor,” şeklinde değerlendirdi.
Jung ayrıca, bu süreçlerin toplam arz ve dağıtım planını bozduğunu, fonların asıl tokenların ne zaman piyasaya girdiğini tespit etmekte zorlandığını vurguladı. Arka planda yapılan anlaşmalar, piyasadaki arz-talep dengesinin ve fiyat keşfinin şeffaflığını azaltabiliyor. Böylelikle yatırımcılar için en büyük risk, açıklanan token arzının gerçekten piyasada olup olmadığını doğru anlamak haline geliyor.
Kripto para piyasasında son dönemde yaşanan ani çöküşler ve arka planda yürütülen kompleks anlaşmalar, piyasanın işleyişine dair yeni bir uyanış başlattı. Piyasa yapıcılar ve projeler, bundan sonra daha fazla şeffaflık, taraflar arasında daha kapsamlı görüşmeler ve anlaşmalarda uzun vadeli güveni ön plana çıkaran yaklaşımlar geliştirmeye çalışıyor. Bu doğrultuda, yatırımcıların ve endüstri paydaşlarının hem riskleri hem de fırsatları değerlendirebilmeleri için şeffaflık ve açık iletişim son derece önemli görünüyor.